28 Temmuz 2015 Salı

Hariciler

İslam'da siyasi mezhepleri "İhtilaf" başlıklı yazıma konu etmiştim.

Kimin halife olacağı konusundan hareketle çıkan ihtilafların bir sonucu olarak ortaya çıkan fitne giderek büyümüş ve neticede Hz. Osman (ra) şehid edilmiştir.

Daha sonra Hz. Ali (ra) döneminde fitne kapıları sonuna kadar açılmış, siyasi sahada köklü ihtilaflar ortaya çıkmış ve bu sahada çeşitli mezhepler türemiştir. Her ne kadar Şii'ler Şii'liğin kökeninin Resulullah (sallalahu aleyhi ve sellem)'ın vefatına dayandığını söylerlerse de "Şii" mezhebi de bu dönemde ortaya çıkmıştır.

Hz. Ali (ra) döneminde devam eden bu fitnenin sonucu olarak "Harici" mezhebi ortaya çıkmıştır. Hariciler, Hz. Ali (ra) ile Muaviye arasındaki Sıffin Savaşından sonra Hz. Ali'nin (ra) meseleyi hakem vasıtasıyla halletme fikrini kabul etmesi üzerine Hz. Ali'nin (ra9 ordusundan ayrılanlardır. Önce Hz. Ali'yi (ra) hakem işini kabul etmeye zorlamış olmalarına rağmen, Hz. Ali (ra) hakem işini kabul edip uygulayınca ve işin içine hile karıştığı anlaşılınca Hz. Ali (ra) ile savaşa girişmişler ve hatta Hz. Ali'nin (ra) hakem olayını kabul ederek küfre girdiğini iddia etmişlerdir.

Hakem olayını kabul eden herkesi küfre girmekle itham etmişlerdir. Hz. Ali'ye (ra) karşı ayaklanmışlar ve onunla savaşmışlardır. Hz. Ali zamanında ve daha sonraki devirlerde müslümanların çoğunu kafir saymışlardır. Emeviler devrinde çok güçlenmişler ve birçok Emevi valisini öldürmüşlerdir.

Hariciler'e göre; hiç bir aile veya kabile hilafet konusunda diğerinden üstün değildir. Halifeyi müslümanlar tam bir hürriyet içerisinde seçerler. Halife adaletten ayrılırsa onu azletmek ve öldürmek vacip olur. Büyük günah işleyenler kafir olur. Kendilerine muhalefet edenler kafir ilan edilmiştir.

Hariciler'de birçok fırkaya ayrılmıştır. En aşırı Harici fırkası olan Ezrakiler'e göre çocuk, kadın ve ihtiyar kimseler olsa bile kendilerine muhalefet edenlerin öldürülmesi caizdir.

Hz. Ali, Haricilere karşı buyurmuşlar ki:

" Kabul edelim ki, benim yanıldığımı, doğru yoldan saptığımı sandınız; benim bu hareketim yüzünden neden bütün Muhammed (sallalahu aleyhi ve sellem) ümmetini sapık sayıyorsunuz? Neden benim yanılmam yüzünden onları da yanılmış biliyor, benim suçum yüzünden onları da kafir sayıyorsunuz?

Kılıçlarınız omuzlarınızda; onları sallıyorsunuz, suçluları suçsuzlara katıyorsunuz. Oysa siz de  bilirsiniz ki Allah'ın salatı O'na ve soyuna olsun, Resulullah evli olarak zina edeni recmetmiş, sonra ona namaz kılmıştır, mirasını da, miras düşenelerine vermiştir. Adam öldüreni öldürtmüş, mirasını ehline payetmiştir. Hırsızlık edenin elini kestirmiş, evli olmadığı halde zina edeni dövdürmüş, fakat sonra Müslümanların haklarından onlara düşen hakkı da kendilerine teslim eylemiştir; onlarda Müslüman kadınları nikahlamışlar, onlarla evlenmişlerdir.

Demek ki, Allah'ın salatı O'na ve soyuna olsun, Resulullah onlara, suçlarının cezalarını vermiş, Allah'ın hükmünü tatbik etmiş, fakat Müslümanlıktaki haklarını onlardan men etmemiş, adlarını Müslümanlıktan çıkarmamıştır. Siz ise insanların en kötülerisiniz; Şeytan'ın azgınlığa, isyana sevkettiği, şaşkın bir halde sapıklığa sürdüğü kişilersiniz.

Yakındır, benim yüzümden iki bölük helak olur gider: Bir bölüğü beni fazlasıyla sevendir; sevgi, gerçek olmayan inanca yürütür onu, öbürü, bana buğuzedendir; buğuz gerçek olmayan yola salar onu. İnsanların hayırlıları, hakkımda ne ileri gidenleridir, ne geri kalanları. Onlar, orta yolu seçerler. Bu yolu seçin; Müslümanların çoğunluğunun inancına sahip olun; çünkü Allah'ın (Kudret) eli, topluluktadır. Sakının ayrılıktan; insanlardan ayrılan, Şeytana kul olur; sürüden ayrılan koyunun kurda lokma olması gibi.

Bilin, duyun; onların bu inancını güden kişiyi, imamemin altında bile olsa öldürün.

Tayin edilen iki hakem, Kuran'ın dirilttiğini diriltmek, Kuran'ın öldürdüğünü öldürmek için tayin edilmişti; onların biraraya gelmeleri ayrılığı yok etmek içindi. Kur'an, bizi onlara uymaya çekerse uyacaktık onlara, Kur'an bize uymayı emrederse, onlara değil, bize uyacaktınız. Sizi kötü bir işe salmadım; işlerinize ait bir hususta aldatmadım, şüphelere düşürmedim. Seçtiğiniz iki kişiyi, Kur'an'ın hükmünden çıkmamalarını şart koşarak tayin etmiştik, göndermiştik. Onlarsa gerçeği, göz göre göre terk ettiler; cevr olduğunu bile bile kendi kendilerine uydular; cefa yoluna gittiler. Oysaki hükümde adaleti, gerçeğe uymalarını, kendi kötü reylerine uymamalarını şart koşmuştuk önceden."

Hz. Osman'ın hilafeti zamanında başlayıp Hz. Ali'nin hilafeti zamanında zirve noktasına çıkan bu ihtilaflar sonucunda bu dönem birbirine zıt "Şii" ve "Harici" olarak adlandırılan iki mezhebin ortaya çıkışıyla sona ermişse de bu iki mezhebin arasında orta yolu tutan ve itidalli davranan tarihin "Ehl-i sünnet ve'l Cemaat" olarak adlandırdığı bir mezhep de ortaya çıkmıştır.

Bugün İslam alemi "Ehl-i sünnet ve'l Cemaat", "Şii" ve "Hariciler" olarak üç büyük gruba ayrılmıştır. Bunlardan Şii ve Hariciler arasında da birçok grub mevcuttur.

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Moskova'da Bayram Namazı

Moskova'nın banliyölerinden birinde, çok katlı apartmanların olduğu bir sitede oturan Alex, sabah evinin penceresinden baktığında bayram namazını eda eden  müslümanları görür., şaşkınlığını gizleyemez ve "İslam devletimi olduk !" diye mırıldanır.





Aşağıdaki görüntülerde Rusya'nın en büyük dört camisinden biri olan Moskova Merkez Camisinden (Moscow Cathedral Mosque). İlk olarak 1904 yılında yapılan ve "Tatar Camisi" olarakta bilinen bu cami, 2008 Temmuz ayında kültür varlığı olarak tescil edilmesine rağmen 11 Eylül 2011 tarihinde, çok kötü tahrip olduğu ve tehlike arz ettiği gerekçesiyle yıkıldı. Camiinin yıkımına gösterilen bir diğer gerekçe ise kıblesinin yönünde birkaç derecelik hata olduğu idi (!). Tatar Camisinin yerine yeniden camii inşa edilen cami henüz tamamlanmamıştır.


Yıkılan Moskova Merkez Camisi (ortada), yanlardaki yeni inşa edilen caminin minareleridir (2009)


Moskova Merkez Camisinde Ramazan Bayram Namazı (2015)

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Soykırımı Unutmayacağız!

Birinci Bosna seferinde Osmanlı'larca Bosna Krallığı yıkılıp Kral Stefan Tomaşeviç yakalandı ve Bosna Osmanlı hakimiyetine girdi.

Macar Kralının Türkleri buralardan çıkarmak üzere taaruza geçmesi üzerine 1464 yılı İlkbahar'ında Sultan Mehmet İkinci defa Bosna'ya hareket etti. Bosna Seferinde Bosna Kralllığının başkenti olan Yayça'yı Macarlardan geri alamadıysa da diğer kaleleri geri aldı. Yayça kalesi 1528 yılında II. Beyazid'in kızının oğlu Bosna Beyi Gazi Hüsrev bey'in Bosna Beyliği zamanında alındı.

Fatih Sultan Mehmet Bosna'yı aldığında Bogomil mezhebindeki Bosna Hıristiyanları hakkında müsahama gösterdi. Patarenler'de denilen Bosna Hıristiyanları Hz. İsa'yı Allah'ın (cc) kulu ve peygemberi olarak tanımaktaydı. Birkaç asır Katolik kilisesinin ve bu mezhepdeki kralların ve Macarların mezalimine düçar olmuşlardı. İtikatlarının yakın olması ve Katolik kıralların ve Macarların mezaliminden dolayı Bosnalılar neredeyse toptan denecek şekilde İslamiyeti kabul ettiler ve müslüman oldular. Fatih Sultan Mehmet bunların toptan İslamiyeti kabul etmelerinden dolayı memnun olmuş ve kendilerinden ne dilekleri olduğunu sormuş, onlarda devlet hizmetlerinde istihdam edilmelerini istemişler hem ordu hem saray ve hem de devlet hizmetinde namuslu ve sadakatli olarak görevlerini yapmışlardır.

O tarihten beri Bosna'lılar müslümandır.
O tarihten beri Bosna'lılar Osmanlıdır.
O tarihten beri Bosna'lılar Türktür.

Müslüman oldukları, Osmanlı oldukları, Türk oldukları için bütün dünyanın gözleri önünde soykırıma maruz kaldılar ve katledildiler. İnsan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan batı Bosnalıların Sırplar tarafından yok edilmesine göz yumdu.

Srebrenitsa Soykırım Anıtı


Bugün Bosna'daki soykırımın en önemli kilometre taşlarından birisi olan Srebrenitsa Soykırımı'nın 20 yıldönümü.

Allah (cc) Srebrenitsa'da ve Yugoslavya iç savaşı  sırasında öldürülen tüm Müslüman kardeşlerimize rahmet etsin. Mekanlarını Cennet eylesin. (Amin)

Büyük insan cennet mekan bağımsız Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin İlk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'e sözümüzdür. "Soykırımı unutmayacağız!"


5 Temmuz 2015 Pazar

22 Yıl Önce

5 Temmuz 1993.

Sivas olaylarından 3 gün sonra. 100 terörist Erzincan'ın Başbağlar Köyünü bastı. Cami ateşe verildi. 29 vatandaşımız kurşuna dizilerek öldürüldü. 5 vatandaşımız alevler arasında bırakılarak öldürüldü.

Teröristler duvarlara "Sivas'ın intikamı alındı." yazarak kaçtı.

Bugüne kadar katiller  yargılanmadı. Hiç ceza alan olmadı. O sırada Erzincan Valisi olan Recep Yazıcıoğlu basına katillerin yakanlandığını ve suçlarını itiraf ettiklerini söyledi. Ancak yakalanan katiller birkaç gün sonra ifadelerinin işkence ile alındığını söyleyince mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Sivas katliamı sürekli gündemde tutulurken Başbağlar katliamı unutuldu. Sivas ve Başbağlar katliamını aynı ellermi yaptı hiç bilinemedi.


Erzincan Başbağlar'da katledilen vatandaşlarınızı rahmetle anıyorum.