Hz. Ali devrinin adamı değildi. Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) mahremiyet dairesinde terbiye edilmiş, insani meziyetlerin hepsini nefsinde toplamış ve hiç bir vakit Hak ve adaletten ayrılmamıştı.
Hz. Ali fazileti hiç bir zaman zerre miktarı olsa terketmedi. Düşmaları kazanmak için her yolu denemişlerse de Hz. Ali bilmesine rağmen namus ve fazilete aykırı hiç bir harekete itibar etmedi.
Hz. Osman'ın şehit edilmesinden sonra zaruri olarak hilafet makamına seçilmiş, bu durum Haşimioğulları ve Ehl-i Beyt için felaket olmuştur.
İslam Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İslam Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 Ekim 2016 Pazartesi
28 Temmuz 2015 Salı
Hariciler
İslam'da siyasi mezhepleri "İhtilaf" başlıklı yazıma konu etmiştim.
Kimin halife olacağı konusundan hareketle çıkan ihtilafların bir sonucu olarak ortaya çıkan fitne giderek büyümüş ve neticede Hz. Osman (ra) şehid edilmiştir.
Daha sonra Hz. Ali (ra) döneminde fitne kapıları sonuna kadar açılmış, siyasi sahada köklü ihtilaflar ortaya çıkmış ve bu sahada çeşitli mezhepler türemiştir. Her ne kadar Şii'ler Şii'liğin kökeninin Resulullah (sallalahu aleyhi ve sellem)'ın vefatına dayandığını söylerlerse de "Şii" mezhebi de bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Hz. Ali (ra) döneminde devam eden bu fitnenin sonucu olarak "Harici" mezhebi ortaya çıkmıştır. Hariciler, Hz. Ali (ra) ile Muaviye arasındaki Sıffin Savaşından sonra Hz. Ali'nin (ra) meseleyi hakem vasıtasıyla halletme fikrini kabul etmesi üzerine Hz. Ali'nin (ra9 ordusundan ayrılanlardır. Önce Hz. Ali'yi (ra) hakem işini kabul etmeye zorlamış olmalarına rağmen, Hz. Ali (ra) hakem işini kabul edip uygulayınca ve işin içine hile karıştığı anlaşılınca Hz. Ali (ra) ile savaşa girişmişler ve hatta Hz. Ali'nin (ra) hakem olayını kabul ederek küfre girdiğini iddia etmişlerdir.
Hakem olayını kabul eden herkesi küfre girmekle itham etmişlerdir. Hz. Ali'ye (ra) karşı ayaklanmışlar ve onunla savaşmışlardır. Hz. Ali zamanında ve daha sonraki devirlerde müslümanların çoğunu kafir saymışlardır. Emeviler devrinde çok güçlenmişler ve birçok Emevi valisini öldürmüşlerdir.
Hariciler'e göre; hiç bir aile veya kabile hilafet konusunda diğerinden üstün değildir. Halifeyi müslümanlar tam bir hürriyet içerisinde seçerler. Halife adaletten ayrılırsa onu azletmek ve öldürmek vacip olur. Büyük günah işleyenler kafir olur. Kendilerine muhalefet edenler kafir ilan edilmiştir.
Hariciler'de birçok fırkaya ayrılmıştır. En aşırı Harici fırkası olan Ezrakiler'e göre çocuk, kadın ve ihtiyar kimseler olsa bile kendilerine muhalefet edenlerin öldürülmesi caizdir.
Hz. Ali, Haricilere karşı buyurmuşlar ki:
Hz. Osman'ın hilafeti zamanında başlayıp Hz. Ali'nin hilafeti zamanında zirve noktasına çıkan bu ihtilaflar sonucunda bu dönem birbirine zıt "Şii" ve "Harici" olarak adlandırılan iki mezhebin ortaya çıkışıyla sona ermişse de bu iki mezhebin arasında orta yolu tutan ve itidalli davranan tarihin "Ehl-i sünnet ve'l Cemaat" olarak adlandırdığı bir mezhep de ortaya çıkmıştır.
Bugün İslam alemi "Ehl-i sünnet ve'l Cemaat", "Şii" ve "Hariciler" olarak üç büyük gruba ayrılmıştır. Bunlardan Şii ve Hariciler arasında da birçok grub mevcuttur.
Kimin halife olacağı konusundan hareketle çıkan ihtilafların bir sonucu olarak ortaya çıkan fitne giderek büyümüş ve neticede Hz. Osman (ra) şehid edilmiştir.
Daha sonra Hz. Ali (ra) döneminde fitne kapıları sonuna kadar açılmış, siyasi sahada köklü ihtilaflar ortaya çıkmış ve bu sahada çeşitli mezhepler türemiştir. Her ne kadar Şii'ler Şii'liğin kökeninin Resulullah (sallalahu aleyhi ve sellem)'ın vefatına dayandığını söylerlerse de "Şii" mezhebi de bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Hz. Ali (ra) döneminde devam eden bu fitnenin sonucu olarak "Harici" mezhebi ortaya çıkmıştır. Hariciler, Hz. Ali (ra) ile Muaviye arasındaki Sıffin Savaşından sonra Hz. Ali'nin (ra) meseleyi hakem vasıtasıyla halletme fikrini kabul etmesi üzerine Hz. Ali'nin (ra9 ordusundan ayrılanlardır. Önce Hz. Ali'yi (ra) hakem işini kabul etmeye zorlamış olmalarına rağmen, Hz. Ali (ra) hakem işini kabul edip uygulayınca ve işin içine hile karıştığı anlaşılınca Hz. Ali (ra) ile savaşa girişmişler ve hatta Hz. Ali'nin (ra) hakem olayını kabul ederek küfre girdiğini iddia etmişlerdir.
Hakem olayını kabul eden herkesi küfre girmekle itham etmişlerdir. Hz. Ali'ye (ra) karşı ayaklanmışlar ve onunla savaşmışlardır. Hz. Ali zamanında ve daha sonraki devirlerde müslümanların çoğunu kafir saymışlardır. Emeviler devrinde çok güçlenmişler ve birçok Emevi valisini öldürmüşlerdir.
Hariciler'e göre; hiç bir aile veya kabile hilafet konusunda diğerinden üstün değildir. Halifeyi müslümanlar tam bir hürriyet içerisinde seçerler. Halife adaletten ayrılırsa onu azletmek ve öldürmek vacip olur. Büyük günah işleyenler kafir olur. Kendilerine muhalefet edenler kafir ilan edilmiştir.
Hariciler'de birçok fırkaya ayrılmıştır. En aşırı Harici fırkası olan Ezrakiler'e göre çocuk, kadın ve ihtiyar kimseler olsa bile kendilerine muhalefet edenlerin öldürülmesi caizdir.
Hz. Ali, Haricilere karşı buyurmuşlar ki:
" Kabul edelim ki, benim yanıldığımı, doğru yoldan saptığımı sandınız; benim bu hareketim yüzünden neden bütün Muhammed (sallalahu aleyhi ve sellem) ümmetini sapık sayıyorsunuz? Neden benim yanılmam yüzünden onları da yanılmış biliyor, benim suçum yüzünden onları da kafir sayıyorsunuz?
Kılıçlarınız omuzlarınızda; onları sallıyorsunuz, suçluları suçsuzlara katıyorsunuz. Oysa siz de bilirsiniz ki Allah'ın salatı O'na ve soyuna olsun, Resulullah evli olarak zina edeni recmetmiş, sonra ona namaz kılmıştır, mirasını da, miras düşenelerine vermiştir. Adam öldüreni öldürtmüş, mirasını ehline payetmiştir. Hırsızlık edenin elini kestirmiş, evli olmadığı halde zina edeni dövdürmüş, fakat sonra Müslümanların haklarından onlara düşen hakkı da kendilerine teslim eylemiştir; onlarda Müslüman kadınları nikahlamışlar, onlarla evlenmişlerdir.
Demek ki, Allah'ın salatı O'na ve soyuna olsun, Resulullah onlara, suçlarının cezalarını vermiş, Allah'ın hükmünü tatbik etmiş, fakat Müslümanlıktaki haklarını onlardan men etmemiş, adlarını Müslümanlıktan çıkarmamıştır. Siz ise insanların en kötülerisiniz; Şeytan'ın azgınlığa, isyana sevkettiği, şaşkın bir halde sapıklığa sürdüğü kişilersiniz.
Yakındır, benim yüzümden iki bölük helak olur gider: Bir bölüğü beni fazlasıyla sevendir; sevgi, gerçek olmayan inanca yürütür onu, öbürü, bana buğuzedendir; buğuz gerçek olmayan yola salar onu. İnsanların hayırlıları, hakkımda ne ileri gidenleridir, ne geri kalanları. Onlar, orta yolu seçerler. Bu yolu seçin; Müslümanların çoğunluğunun inancına sahip olun; çünkü Allah'ın (Kudret) eli, topluluktadır. Sakının ayrılıktan; insanlardan ayrılan, Şeytana kul olur; sürüden ayrılan koyunun kurda lokma olması gibi.
Bilin, duyun; onların bu inancını güden kişiyi, imamemin altında bile olsa öldürün.
Tayin edilen iki hakem, Kuran'ın dirilttiğini diriltmek, Kuran'ın öldürdüğünü öldürmek için tayin edilmişti; onların biraraya gelmeleri ayrılığı yok etmek içindi. Kur'an, bizi onlara uymaya çekerse uyacaktık onlara, Kur'an bize uymayı emrederse, onlara değil, bize uyacaktınız. Sizi kötü bir işe salmadım; işlerinize ait bir hususta aldatmadım, şüphelere düşürmedim. Seçtiğiniz iki kişiyi, Kur'an'ın hükmünden çıkmamalarını şart koşarak tayin etmiştik, göndermiştik. Onlarsa gerçeği, göz göre göre terk ettiler; cevr olduğunu bile bile kendi kendilerine uydular; cefa yoluna gittiler. Oysaki hükümde adaleti, gerçeğe uymalarını, kendi kötü reylerine uymamalarını şart koşmuştuk önceden."
Hz. Osman'ın hilafeti zamanında başlayıp Hz. Ali'nin hilafeti zamanında zirve noktasına çıkan bu ihtilaflar sonucunda bu dönem birbirine zıt "Şii" ve "Harici" olarak adlandırılan iki mezhebin ortaya çıkışıyla sona ermişse de bu iki mezhebin arasında orta yolu tutan ve itidalli davranan tarihin "Ehl-i sünnet ve'l Cemaat" olarak adlandırdığı bir mezhep de ortaya çıkmıştır.
Bugün İslam alemi "Ehl-i sünnet ve'l Cemaat", "Şii" ve "Hariciler" olarak üç büyük gruba ayrılmıştır. Bunlardan Şii ve Hariciler arasında da birçok grub mevcuttur.
14 Mart 2015 Cumartesi
İhtilaf
Müslümanlar arasındaki ihtilaflar iki sahada görülür. Bunlar tatbikat sahasında görülen ihtilaflar ile ilmi ve teorik sahada görülen ihtilaflardır.
Hz. Osman (ra)'a karşı isyan edenlerin ortaya çıkardıkları ihtilaflar, Hz. Ali (ra) ile Haricilerin arasındaki ihtilaflar, Abdullah b. Zübeyr (ra) ile Emeviler arasındaki ihtilaf, Hariciler ile Emeviler arasındaki ihtilaf tatbikat sahasında görülen fiili ihtilaflardır.
İlim ve teori sahasındaki ihtilaflara gelince bunlar bir takım itikadi ve bazi fer'i meselelerde görülür. Bu tür ihitlaflar teorik safhada kalmış ve bu tür ihtilaflara girişen alimler arasında fiili çatışmaya dönüşen bir hadise meydana gelmemiştir. Her ne kadar bu tür ihtilaflar teorik sahada kalıp fiili çatışmaya dönüşmese de, bazı zamanlarda iktidarlar, bu tür ihtilafları bahane ederek alimlere işkence etmişlerdir. Bununda nedeni alimlerin izledikleri metodlarının, devlete karşı kışkırtıcı metodlar olmasından kuşkulanmaları, yada alimlerin görüşlerinin fitneye sebep olacağından korkmalarıdır.
İslam'da mezhepleri üç kısma ayırmak mümkündür.
1. Siyasi mezhepler: Bunlar tatbikat sahasında görülmüş aralarındaki ihtilaf had safhalara ulaşmıştır.
2. İtikadi mezhepler: Bunlar genellikle teorik ihtilaflardan öteye geçmemişlerdir.
3. Fıkhi mezhepler: Bunlar ise müslümanlar için bir hayır ve bereket kaynağı olmuştur.
Hz. Osman (ra)'a karşı isyan edenlerin ortaya çıkardıkları ihtilaflar, Hz. Ali (ra) ile Haricilerin arasındaki ihtilaflar, Abdullah b. Zübeyr (ra) ile Emeviler arasındaki ihtilaf, Hariciler ile Emeviler arasındaki ihtilaf tatbikat sahasında görülen fiili ihtilaflardır.
İlim ve teori sahasındaki ihtilaflara gelince bunlar bir takım itikadi ve bazi fer'i meselelerde görülür. Bu tür ihitlaflar teorik safhada kalmış ve bu tür ihtilaflara girişen alimler arasında fiili çatışmaya dönüşen bir hadise meydana gelmemiştir. Her ne kadar bu tür ihtilaflar teorik sahada kalıp fiili çatışmaya dönüşmese de, bazı zamanlarda iktidarlar, bu tür ihtilafları bahane ederek alimlere işkence etmişlerdir. Bununda nedeni alimlerin izledikleri metodlarının, devlete karşı kışkırtıcı metodlar olmasından kuşkulanmaları, yada alimlerin görüşlerinin fitneye sebep olacağından korkmalarıdır.
İslam'da mezhepleri üç kısma ayırmak mümkündür.
1. Siyasi mezhepler: Bunlar tatbikat sahasında görülmüş aralarındaki ihtilaf had safhalara ulaşmıştır.
2. İtikadi mezhepler: Bunlar genellikle teorik ihtilaflardan öteye geçmemişlerdir.
3. Fıkhi mezhepler: Bunlar ise müslümanlar için bir hayır ve bereket kaynağı olmuştur.
2 Ocak 2015 Cuma
Hoşgeldin!
Buyurdular;
"Bana mahsus beş isim vardır:
Ben, Muhammed'im,
Ben, Ahmed'im,
Ben, Mâhî'yim ki Allâh, Benimle, küfrü yok eder.
Ben, Hâşirim ki halk, Kıyâmet günü benim izimce haşrolunacaktır.
Ben, Akıb'im ki benden sonra Peygamber yoktur."
Yarın, Kameri aylardan Rebiülevvel'in 12nci günü.
O, Rebiülevvel'in 12nci gecesi yeryüzünü şereflendirdi.
Hoşgeldin Ya Muhammed!
Hoşgeldin Ya Ahmed!
Hoşgeldin Ya Mâhî!
Hoşgeldin Ya Hâşir!
Hoşgeldin Ya Akıb!
Hoşgeldin Ey Allah'ın Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem).
3 Kasım 2014 Pazartesi
Üzüntülü, Tasalı, Mihnetli ve Belalı yer!
Doğduğu zaman babası Hz. Ali, daha önce kardeşine koyduğu gibi O'na da "Harb" ismini koydu. Resullullah Aleyhisselam geldi. "Gösteriniz oğlumu bana! ne isim koydunuz Ona?" buyurdu. Babası Hz. Ali "Harb ismini koydum" dedi.
"Hayır! O, Hüseyin'dir!" buyurdu.
Peygamberimiz O'nun ismini koyarken kulağına ezan okudu.
Doğumunun yedinci günü sünnet ettirildi.
Hz. Abbas'ın hanımı Ümmülfadl süt annesi idi.
Peygamberimiz bir gün O'nun ağladığını işitince annesi Hz. Fatma'ya "O'nun ağladığına üzüldüğümü bilmiyormusun?" buyurdu.
Peygamberimiz O'nun hakkında:
"Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin tutan da, bana kin tutmuş olur!"
"Hüseyin, bendendir! Ben'de Hüseyin'denim! Allâh'ı seven Hüseyin'i sever!"
buyurdu.
12 Ekim 2014 Pazar
Gadîr-i Hum
İslam aleminde en büyük ihtilaf konularından birisi hilafettir. Bazıları hilafetin Ehl-i Beyt'e ait olduğu görüşündedir. Özellikle Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın hilafetini tanımazlar. Hilafetin Ehl-i Beyt'e ait olduğu konusundaki önemli delillerinden birisi Peygamberimizin Veda Haccı dönüşünde Gadîr-i Hum denen mevkide yaptığı hutbedir. Bu hutbede Hz. Ali'yi halife olarak tayin ettiği söylenir. Bu gün bazı gazetelerde konunun gündeme getirildiğini gördüm. Ehl-i Sünnet kaynaklarına göre olay nasıl gerçekleşmiş sizlerle paylaşmak istedim. Doğrusunu en iyi elbette Allâh (cc) bilir.
Peygamberimiz ve müslümanlar veda Haccını yaptıktan sonra Medine'ye dönmek üzere yola çıktılar.
Peygamberimiz, Mekke ile Medine arasında bulunan Gadîr-i Hum vadisinde Cuhfe mevkiinde konakladı.
Gadîr-i Hum'da bulunulduğu sırada müslümanlar namaza çağrıldı.
Bölgedeki iki ağacın altları temizlendi. Peygamberimiz için bir gölgelik hazırlandı. Peygamberimiz orada öğle namazını kıldı. Müslümanlara hitap etmek üzere ayağa kalktı.
Allâh'a hamd-ü senada bulundu.
O gün, Kıyamet gününe kadar olup bitecek şeylerin hiçbirini bırakmaksızın haber verdi.
Vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra da:
"Ey İnsanlar! Siz ne üzerine şahadet edersiniz?" diye sordu.
"Allâh'tan başka ilah bulunmadığına şahadet ederiz!" dediler.
Peygamberimiz "Sonra?" diye sordu.
"Muhammed Aleyhisselamın da, Allâh'ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederiz!" dediler.
Peygamberimiz "Sizin Veliniz kimdir?" diye sordu.
"Bizim Velilerimiz, Allâh ve Allâh'ın Resulüdür!" dediler.
Peygamberimiz "Ey İnsanlar! Benim, Müminlere öz nefislerinden önce geldiğimi biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.
"Evet! Ya Resullullâh!" dediler.
Peygamberimiz "Ey İnsanlar! Benim, Müminlere öz nefislerinden önce geldiğimi biliyorsunuz değil mi?" diye tekrar sordu.
"Evet!" dediler.
Bunun üzerine, Peygamberimiz, Hz. Ali'nin elinden tutup:
Hz. Ömer, Hz. Ali ile karşılaşınca:
"Ey Ebu Talib'in oğlu! ne mutlu sana!
Sen, sabahladığında da, akşamladığında da, erkek, kadın bütün Müminlerin Mevlâsısındır!" diyerek onu kutladı.
Bu bilgiler en büyük hadis kitabı olan Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inden.
Bu noktada Mevlâ kelimesinin manalarını da belirtmekte yarar var.
Mevlâ kelimesi "Mâlik, Köle, Köle âzad eden, Azad edilmiş köle, sahip, Amcazâde ve benzeri akraba, komşu, Müttefik, Oğul, Amca, Konuk, Ortak, Kızkardeşin oğlu (yeğen), Vekil-i umur., Mürebbi, Yardımcı, İn'am ve ihsan edici, İn'am ve ihsan olunmuş, Dost ev ahbab, Tabi, damad, Ulu kişi" gibi çeşitli anlamlara gelmektedir.
Ayrıca geçmişte ve günümüzde İslam aleminde Hz. Ali'yi sevmeyen yoktur.
Peygamberimiz ve müslümanlar veda Haccını yaptıktan sonra Medine'ye dönmek üzere yola çıktılar.
Peygamberimiz, Mekke ile Medine arasında bulunan Gadîr-i Hum vadisinde Cuhfe mevkiinde konakladı.
Gadîr-i Hum'da bulunulduğu sırada müslümanlar namaza çağrıldı.
Bölgedeki iki ağacın altları temizlendi. Peygamberimiz için bir gölgelik hazırlandı. Peygamberimiz orada öğle namazını kıldı. Müslümanlara hitap etmek üzere ayağa kalktı.
Allâh'a hamd-ü senada bulundu.
O gün, Kıyamet gününe kadar olup bitecek şeylerin hiçbirini bırakmaksızın haber verdi.
Vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra da:
"Ey İnsanlar, Haberiniz olsun ki: ben de, ancak bir insanımdır.
Çok sürmez, yüce Rabbımın Elçisi, bana gelecek ve ben de, onun davetine icabet edeceğim.
Ben size iki ağır emanet bırakıyorum.
Onların birincisi: yüce Allâh'ın kitabıdır ki Onun içinde hidayet ve Nur vardır.
Yüce Allâh'ın Kitabını tutunuz ve ona sımsıkı sarılınız!buyurdu.
İkincisi de: Ehl-i Beytim'dir.
Ehl-i Beyt'im hakkında, size Allâh'ı hatırlatırım!
Ehl-i Beyt'im hakkında, size Allâh'ı hatırlatırım!
Ehl-i Beyt'im hakkında, size Allâh'ı hatırlatırım!"
"Ey İnsanlar! Siz ne üzerine şahadet edersiniz?" diye sordu.
"Allâh'tan başka ilah bulunmadığına şahadet ederiz!" dediler.
Peygamberimiz "Sonra?" diye sordu.
"Muhammed Aleyhisselamın da, Allâh'ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederiz!" dediler.
Peygamberimiz "Sizin Veliniz kimdir?" diye sordu.
"Bizim Velilerimiz, Allâh ve Allâh'ın Resulüdür!" dediler.
Peygamberimiz "Ey İnsanlar! Benim, Müminlere öz nefislerinden önce geldiğimi biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.
"Evet! Ya Resullullâh!" dediler.
Peygamberimiz "Ey İnsanlar! Benim, Müminlere öz nefislerinden önce geldiğimi biliyorsunuz değil mi?" diye tekrar sordu.
"Evet!" dediler.
Bunun üzerine, Peygamberimiz, Hz. Ali'nin elinden tutup:
"Ben, kimin Mevlâsı isem, Ali'de, onun Mevlâsıdır!
Allah'ım Ona dost olana, dost ol! Düşman olana, düşman ol!
O'na yardım edene, yardım et!diyerek Allah'a yalvardı.
Hz. Ömer, Hz. Ali ile karşılaşınca:
"Ey Ebu Talib'in oğlu! ne mutlu sana!
Sen, sabahladığında da, akşamladığında da, erkek, kadın bütün Müminlerin Mevlâsısındır!" diyerek onu kutladı.
Bu bilgiler en büyük hadis kitabı olan Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inden.
Bu noktada Mevlâ kelimesinin manalarını da belirtmekte yarar var.
Mevlâ kelimesi "Mâlik, Köle, Köle âzad eden, Azad edilmiş köle, sahip, Amcazâde ve benzeri akraba, komşu, Müttefik, Oğul, Amca, Konuk, Ortak, Kızkardeşin oğlu (yeğen), Vekil-i umur., Mürebbi, Yardımcı, İn'am ve ihsan edici, İn'am ve ihsan olunmuş, Dost ev ahbab, Tabi, damad, Ulu kişi" gibi çeşitli anlamlara gelmektedir.
Ayrıca geçmişte ve günümüzde İslam aleminde Hz. Ali'yi sevmeyen yoktur.
10 Ekim 2014 Cuma
Hasan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da, bana kin tutmuş olur!
"Ey Allâh'ım! Onlara, gökten yağmur yağdırma ve yer bereketlerinden onları mahrum et!
Ey Allâh'ım! Onları, bırakır, yaşatırsan, tefrikalara uğrat, onlar için türlü türlü yollar yap! Onları birlikten mahrum et!
Valilerini, kendilerinden hiç bir zaman hoşnut etme!
Çünki, onlar, yardım edeceklerini va'd ederek bizi çağırdılar. Sonra da, üzerimize yürüdüler ve bizi öldürdüler!"
Biraz önce yanına koşan ve kendisini korumaya çalışan ev halkından bir çocuğun eli Bahr b. Ka'b tarafından kılıç darbesiyle koparılıp, eli derisinde sallanıp kalınca, onu bağrına basan Hz. Hüseyin çocuğa
"Ey kardeşimin oğlu! Başına gelen felekate katlan. Bunda hayır vardır.
Muhakkak ki Allâh, seni salih babalarından Resulullah Aleyhisselama, Ali b. Ebi talib'e, Hamza'ya Cafer'e ve Hasan b. Ali'ye kavuşturacaktır"
dedikten sonra bu duayı yaptı.
1 Ağustos 2014 Cuma
Gördüğün Ateşe Gelince: O, Benden Sonra Kopacak Fitnedir! O, Ahir Zamanda Da Kopacaktır!
IŞİD'e katılmış bir Kosova'lının bir insanın boğazını keserken çektiği ve Facebook'a yüklediği görüntüleri gerek ülkesi Kosova'da ve gerekse bütün Dünya'da nefretle karşılandı (*). Bu yaşananlar bana Peygamber Efendimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir rüya yorumunu hatırlattı.
Peygamberimizi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu fani alemden göçüşünden önce en son ziyaret eden heyet Beni Naha kabilesi heyetidir. Zürâre b. Amr bu heyetin içinde yer almıştır. Önceden Hıristiyan olan bu zat Müslüman olmuştur.
Peygamberimizi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu fani alemden göçüşünden önce en son ziyaret eden heyet Beni Naha kabilesi heyetidir. Zürâre b. Amr bu heyetin içinde yer almıştır. Önceden Hıristiyan olan bu zat Müslüman olmuştur.
27 Temmuz 2014 Pazar
Halife Seçimi- 4
Peygamberimizden sonra kimin Halife olacağı ve İslam davasını yürüteceği meselesi, bütün ağırlığı ile ortaya çıkmıştır.
En başta Haşimiler, bu işi benimsemekte idiler.
Daha öncede belirtildiği üzere Hz. Abbas, Hz. Ali'den bu işi Peygamberimizden sorup öğrenmesini istemiş, ancak Hz. Ali buna yanaşmamıştır. Kaynaklar Hz. Ali'nin menfi bir cevap alırsa bu kapının kendilerine temelli kapatılmasına sebebiyet vereceğini ileri sürerek buna yanaşmadığını belirtmektedir.
Peygamberimizin Hz. Ebubekir'i insanlara namaz kıldırmak için mihraba geçirmesi konusundaki ısrarı, Mescidde bulunan bütün kapıları kapattırıp ancak, Hz. Ebubekir'in kapısını açık bıraktırması, Hz. Ebubekir için bir yazı yazdırmak istemesi, Peygamberimizin bu husustaki temayülünü göstermektedir.
En başta Haşimiler, bu işi benimsemekte idiler.
Daha öncede belirtildiği üzere Hz. Abbas, Hz. Ali'den bu işi Peygamberimizden sorup öğrenmesini istemiş, ancak Hz. Ali buna yanaşmamıştır. Kaynaklar Hz. Ali'nin menfi bir cevap alırsa bu kapının kendilerine temelli kapatılmasına sebebiyet vereceğini ileri sürerek buna yanaşmadığını belirtmektedir.
Peygamberimizin Hz. Ebubekir'i insanlara namaz kıldırmak için mihraba geçirmesi konusundaki ısrarı, Mescidde bulunan bütün kapıları kapattırıp ancak, Hz. Ebubekir'in kapısını açık bıraktırması, Hz. Ebubekir için bir yazı yazdırmak istemesi, Peygamberimizin bu husustaki temayülünü göstermektedir.
19 Temmuz 2014 Cumartesi
Halife Seçimi -3
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) evinde en son akşam namazı kıldırmış, bundan sonra Ahiret alemine alınıncaya kadar bir daha namaz kıldırmamıştır.
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre: Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), hastalığı sırasında “Bana, Ali'yi çağırınız!” buyurmuştur.
Hz. Aişe “Sana, Ebubekir'i de çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Hz. Hafsa “Ya Resullullah! Sana Ömer'i de çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Ümmüldal “Ya Resullullah! Sana Abbas'ı da çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
***
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre: Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), hastalığı sırasında “Bana, Ali'yi çağırınız!” buyurmuştur.
Hz. Aişe “Sana, Ebubekir'i de çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Hz. Hafsa “Ya Resullullah! Sana Ömer'i de çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Ümmüldal “Ya Resullullah! Sana Abbas'ı da çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
17 Temmuz 2014 Perşembe
Halife Seçimi -2
Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hastalığı ağırlaştığı zaman halk “O'ndan sonra, bu işi kim yönetecek?” diye konuşmaya başladı. Ensarın kadınları, erkekleri mescidde ağlıyorlardı. Bu durum Peygamberimize (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) söylendi.
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Onlar niçin ağlıyorlar?” diye sordu. “Sen, öleceksin diye korkuyorlar!” dediler.
O sırada Fadl b. Abbas , Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yanına girdi. Peygamberimiz “Ey Fadl! Şu sarığı başıma sar!” buyurdu. Fadl b. Abbas sarığı sarınca “Tut elimden!” buyurdu. Oda Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) elinden tuttu. Peygamberimiz büyük bir ridaya bürünmüş ve başına da boz bir sarık ile bağlamış olduğu halde Minber'e oturdu ki bu Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Minber'e son oturuşu idi. Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)bu günden sonra bir daha Minber'e çıkmadı. “Halk'a seslen!” buyurdu.
Fadl b. Abbas, seslenince, Müslümanlar mescidde toplandılar. Mescid Müslümanlarla doldu.
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Onlar niçin ağlıyorlar?” diye sordu. “Sen, öleceksin diye korkuyorlar!” dediler.
O sırada Fadl b. Abbas , Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yanına girdi. Peygamberimiz “Ey Fadl! Şu sarığı başıma sar!” buyurdu. Fadl b. Abbas sarığı sarınca “Tut elimden!” buyurdu. Oda Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) elinden tuttu. Peygamberimiz büyük bir ridaya bürünmüş ve başına da boz bir sarık ile bağlamış olduğu halde Minber'e oturdu ki bu Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Minber'e son oturuşu idi. Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)bu günden sonra bir daha Minber'e çıkmadı. “Halk'a seslen!” buyurdu.
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Halife Seçimi -1
Kısa sürede Irak'ın üçte birini ele geçiren ve gözünü Mekke'ye kadar diken IŞİD -medyada adlarını değiştirdikleri yazılıp çiziliyor ama biz IŞİD demeye devam edelim- sonunda liderini halife ilan etti.
İslam aleminde halife seçimi her zaman önemli olmuştur. Bazı halife seçimleri yıllar boyu kapanmayacak yaralara neden olmuştur. Bu ve sonraki bir dizi makalede İlk Halife Hz. Ebubekir'den başlayarak halifeler nasıl seçilmiş bakalım. Ancak ilk halife Hz. Ebubekir'in seçimine geçmeden önce Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) son günlerinde meydana gelen bazı olaylara bakmak halife seçiminde meydana gelen gelişmeleri daha iyi anlamaya yardımcı olması bakımından önemli. Sahih İslam kaynaklarının bildirdiğine göre Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vefatına yakın günlerde meydana gelen bazı olaylar şöyle gelişmiştir.
İslam aleminde halife seçimi her zaman önemli olmuştur. Bazı halife seçimleri yıllar boyu kapanmayacak yaralara neden olmuştur. Bu ve sonraki bir dizi makalede İlk Halife Hz. Ebubekir'den başlayarak halifeler nasıl seçilmiş bakalım. Ancak ilk halife Hz. Ebubekir'in seçimine geçmeden önce Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) son günlerinde meydana gelen bazı olaylara bakmak halife seçiminde meydana gelen gelişmeleri daha iyi anlamaya yardımcı olması bakımından önemli. Sahih İslam kaynaklarının bildirdiğine göre Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vefatına yakın günlerde meydana gelen bazı olaylar şöyle gelişmiştir.
1 Temmuz 2014 Salı
Kabe'yi Yıkmak
Müslümanların kıblesi Kabe'ye saldırının ilk defa olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hayır Peygamber Efendimizin İslam'ı tebliğe başlamadan önce Yemen Kralı Ebrehe el Eşrem el Habeşi'nin ordularının fillerle Kabe'yi yıkmak için Mekke'ye doğru yola çıkmaları ve Kur'an-ı Kerim'de Fil Suresinde anlatılan olayı kastetmiyorum.
Şam'da İslam'ın Halifelik makamında Muaviye'nin kendisinden sonra halifeliği bıraktığı oğlu Yezit bulunuyor.
20 Haziran 2014 Cuma
Irak'ta Fitne
IŞİD güçleri Irak'a girip çok kısa sürede neredeyse ülkenin üçte birine hakim oldu. Bu arada Türkiye'nin Musul Konsolosluğunu da işgal edip elçilikte bulunanları tek bir kurşun atmadan esir aldı. Herkes IŞİD'i konuşuyor. IŞİD'in arkasında kimin olduğunu bu gücü nereden aldıklarını tartışıyor. IŞİD güçlerinin yaptığı katliamlar Internet ve medyada yer almaya devam ediyor. Gündemin diğer önemli bir maddesi olan Cumhurbaşkanlığı adayları tartışılmaya devam ediyor. Sadece 10 ay önce oğlu'nun düğününe CHP ve MHP'den hiç kimseyi davet etmeyen, AK Parti'den Başbakan Yardımcısını davet eden bir kişi CHP ve MHP'nin ortak Cumhurbaşkanı adayı oluyor. Milletinde bu kişinin CHP ve MHP'nin kendi adayları olduğuna inanmasını istiyorlar. Bu arada Türkiye'nin Musul Konsolosluğunda esir edilenler neredeyse unutuldu. Zaten yetkililerde bunu istiyor.
Herneyse benim değinmek istediğim Irak'ta ve Bağdat'ta tarih boyunca görülen fitneler. İslam tarihi boyunca Irak'ta ortaya çıkan fitneleri ve yapılan katliamları dikkate alınca IŞİD'in bugün yaptıkları beni şaşırtmıyor.
Herneyse benim değinmek istediğim Irak'ta ve Bağdat'ta tarih boyunca görülen fitneler. İslam tarihi boyunca Irak'ta ortaya çıkan fitneleri ve yapılan katliamları dikkate alınca IŞİD'in bugün yaptıkları beni şaşırtmıyor.
20 Mart 2014 Perşembe
Beyaz Katır “Düldül”
Peygamberimizin eşi Hz. Ayşe ve Sahabîlerden bazılarının bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman bıraktığı mal varlığı, bindiği beyaz bir katırı, Allâh (cc) yolunda vakf ettiği bir arazi parçası ve bir de kullandığı silahından ibarettir.
Vefatı sırasında zırh gömleği bir Yahudîde otuz Sa' (kile gibi hububat ölçmede kullanılan bir ölçme birimi) arpa karşılığında rehin bulunuyordu.
Vefatı sırasında zırh gömleği bir Yahudîde otuz Sa' (kile gibi hububat ölçmede kullanılan bir ölçme birimi) arpa karşılığında rehin bulunuyordu.
16 Mart 2014 Pazar
Sana, ailene yetecek kadarından fazlası helâl olmaz
Hz. Ebu Bekir'den sonra Hz. Ömer'in halife olması düşünmeye değer bir konudur. Eğer Hz. Ömer Hz. Ebu Bekir'den önce halife olsaydı Hz. Ebu Bekir'in başardığı işleri Hz. Ömer'in yapması münkün değildi. Büyük devletlerle savaş edebilmek içinde Hz. Ömer gibi birisine gerek vardı. Hz. Ebu Bekir'in İslam alemindeki ihtilafları ortadan kaldırıp birliği tesis ederek büyük bir kuvvet hazırlamasından sonra Hz. Ömer'in halife olması harika denebilecek başarılara neden olmuştur. İlâhî tedbir!
“Resûlullah'ın halifesinin halifesi” ünvanı uzun olduğu için “Emîrü'l-Mü'minin” ünvanını almıştır.
14 Mart 2014 Cuma
Altı, Yedi Dinar
Hz. Âişe'nin yanında altı veya yedi dinar bulunuyordu.
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), onları, fakirlere dağıtmasını, Hz. Âişe'ye emr etmişti.
Hz. Âişe ise, Peygamberimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) hastalığı ile oyalandığı için, onları dağıtamamıştı.
Peygamberimiz Hz. Âişe'ye “Altı, yedi dinarı, ne yaptın? Dağıttın mı?” diye sordu.
28 Şubat 2014 Cuma
Mekke ve Kâbe
Her karışı sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) ve sahabesinin izlerine, İslam'ın doğuşu ve
gelişimine şahitlik etmiş Mekke'de son yıllarda öyle hummalı bir mega-yapılaşma hüküm
sürüyor ki son yılların gözde şehirleri Dubai ve Abu Dabi'deki şatafatı
dahi gölgede bırakmış durumda.
İslam dünyasının kalbi Kâbe'nin 600 metre yakınında yükselen ve 30 kilometre mesafeden görülebilen, dünyanın en büyük saat kulesi Abraj el-Beyt ve Kâbe'nin etrafını çevreleyen lüks oteller ve alışveriş merkezlerinden kurulu gösterişli projeler bu yapılaşmanın sonucu.
İslam dünyasının kalbi Kâbe'nin 600 metre yakınında yükselen ve 30 kilometre mesafeden görülebilen, dünyanın en büyük saat kulesi Abraj el-Beyt ve Kâbe'nin etrafını çevreleyen lüks oteller ve alışveriş merkezlerinden kurulu gösterişli projeler bu yapılaşmanın sonucu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)