Türk Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Şubat 2015 Pazar

Yemen'e gideni gelir mi sandın

Önceki makalemde İran yanlısı Husilerin Yemen'in neredeyse tamamını ele geçirmesiyle gündeme düşen Yemen'in tarihinde bir yolculuğa çıkmış ve İslamiyet'e kadar Yemen tarihine bakmıştık. Kaldığımız yerden devam edelim.

Hz. Peygamber Medine'de İslam Devletini kurduktan sonra, komşu devletlere mektup ve elçiler göndererek onları İslam'a davet etti. Bu arada Yemen'e de bir mektup gönderdi. Yemenliler Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Peygamber olduğunu duyunca ona bir heyet göndererek, bu işi soruşturdular ve neticede müslüman oldular. Bunu üzerine Peygamber Efendimizde ashabından bazı kimseleri onlara İslamiyeti öğretmek üzere gönderdi. Mu'az b. Cebel bu amaçla Yemen'e gönderildi. Hicri 10. yılda Hz. Ali'de beraberinde Peygamber Efendimizin mektubu olduğu halde Yemen'e gönderildi. Hz. Ali Peygamber Efendimizin mektubunu onlara okuyunca Hemedanlılar müslüman oldular.

29 Mayıs 2014 Perşembe

Büyük İskender ile Bütün Dünyayı Mağlub Etmiş Olan Roma'ya Galip Geldi


İstanbul'un fethine şahit olmuş Bizanslı tarihçi Prens Dukas (1)'dan;
“ Bizans askerleri ise, alelade bir Türk askeri kadar bile harb fenninde bilgili değildi. Zira Türk askerleri, bu maksat ve fikir ile yetiştiriliyorlardı.”

“ Türk askerlerinin her biri Apollon'dan çok daha mahir okçu idi; modern İraklide (Herkül) idiler ve her biri, 10 düşmana karşı gelebiliyordu. “

“Akşam olunca orduya dellallar göndererek bütün çadırların kuvvetli zıyalar ile tenvir olunmasını ve ateşler yakılmasını emretti. Işıklar yandıktan sonra, hep birden yüksek sesle tekbir getirdiler. Karada ve denizde yakılan ışıklar, bütün İstanbul'u, Galata'yı, bütün gemileri ve karşı tarafta bulunan Üsküdar'ı, güneşin ışığından daha parlak bir şekilde aydınlatıyordu. Denizin sathı, bütün, şimşek zıyası kuvveti ile parlıyordu. Keşke yıldırım olsa idi; zira yıldırım yalnız tenvir etmiyor yakıyor ve mahvediyor. Bizanslılar, Türk ordusunda yangın çıktığını zanneyliyorlar ve tamamiyle mahvolmalarını temenni ediyorlardı.”

4 Nisan 2014 Cuma

Yandı Yürekler Yandı, Yağan Kar İle Sönmez



İnsanlar onun adını ilk defa 27 Mayıs 1960 sabahı duydu. Güneşin ilk ışıklarının loş sokakları aydınlatmaya çalıştığı günün sabahında lambalı radyolardan  Ankara Radyosunda'ki gür ses:
“Aziz Vatandaşlar;
Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silâhlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır.”
diyordu. Bu ses  ihtilâlin “Kudretli Albayı” Alparslan Türkeş'e aitti.


31 Mart 2014 Pazartesi

Yuğsan Aras suyuyla, Çıkmaz yüzün karası.

2 Mart 2014 tarihli “Kırım Gündemde İken Mavi Alay'ı Hatırlamak” başlıklı yazımda Rusların savaş esiri olarak Almanlardan aldığı Kırım Tatar Türklerini trenlere doldurup Türkiye üzerinden Sovyetler Birliğine götürmesi ve sınırı geçtikleri anda hepsini kurşuna dizmesini, bu duruma da o zamanki Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin seyirci kalmasını anlatmıştım. Bu olay Türkiye Cumhuriyeti tarihinde utanç vesikalarından sadece birisidir. Bugün sizlere başka bir utanç vesikasını daha anlatmak istiyorum.

Iğdır ilimiz sınırları içerisinde sınırı teşkil eden Aras nehri üzerinde bir köprü vardır. Adı Boraltan Köprüsü olan bu köprüyü Kars'ta görev yaptığım zaman bende  ziyaret etmiştim. O zaman Türkiye ile henüz yıkılmamış olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında sınır teşkil eden Aras nehri üzerindeki bu köprünün hazin hikayesini ziyaretim esnasında bilmiyordum.


25 Mart 2014 Salı

Dilde, Fikirde, İşte Birlik

İsmail Bey Gaspıralı
Geçen hafta süresince televizyonlarda “Gaspıralı İsmail'in hayali Eskişehir'de gerçek oldu. 30 Ülke 300 Milyonluk Türk Dünyası” diye başlayan tanıtım filmi gösterildi. Nevruz ve Türk Dünyası Kültür Başkentleri Kapanış Törenleri için 21 Mart'ta Eskişehir'de yapılacak törenlere bir davet söz konusu idi.

Bu tanıtım filmini görünce aklımdan acaba ne kadar insanımız Gaspıralı İsmail'i biliyor diye geçirdim. Bu yazımda size Kırım Tatar Türkü İsmail Bey Gaspıralı'dan bahsetmek istiyorum. İsmail Bey Gaspıralı 21 Mart 1851'de Kırım'da Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy'de dünyaya geldi. Annesi Fatme Sultan, babası Çarlık ordusundan emekli teğmen Mustafa Alioğlu Gasprinskiy'dir. Mahalli Müslüman mektebinde başladığı eğitimine bir Rus okulu olan Akmescit Erkek Gimnazyumu, önce Voronej'deki sonra Moskova'daki askeri okulunda devam etti. O yıllarda devam etmekte olan Girit isyanında Rum asilere karşı mücadele eden Osmanlı askerlerine katılmak arzusuyla gizlice Türkiye'ye geçmeye çalışırken Odesa'da yakalandı ve Çarlık Rusyasındaki askeri talebelik kariyeri bu şekilde sona erdi. 1868'de Bahçesaray'a dönerek, buradaki Zincirli Medrese'de Rusça öğretmenliğine başladı. 1872'de Kırım'dan ayrılarak İstanbul, Viyana, Münih ve Stutgart üzerinden iki yıl geçireceği Paris'e gitti. Paris'te kaldığı sürede Rus yazar İvan Turgenyev'e asistanlık dahil birçok işte çalıştı. 1874'de Osmanlı zâbiti olma amacıyla İstanbul'a geldi. Ancak burada bir yıla yakın sürede müracaatına olumlu karşılık alamadı ve Kırım'a döndü.


22 Mart 2014 Cumartesi

Taşıdığım “Müslümanların Halifesi” ünvanı böyle bir yardımı kabul etmeme mânidir

Sultan Vahidüddin
Yıllar önce Hac yolunda Şam'da mola verdiğimizde Mimar Sinan tarafından yapılan bir Osmanlı eseri olan  Sultan Selim Camiî ve Külliyesini (Süleymaniye Külliyesi)   (التكية السليمانية)  ziyaret etmiştik. Bahçesinde askeri müze olan bu külliyenin  avlusunda ayrılmış olan bir bölümde bir mezar vardı. Kitabesi olmayan bakımsız (1)  bir haldeki bu mezar son Osmanlı Padişahı ve İslam'ın Halifesi Sultan Vahidüddün'e aitti. Onun mezarının bu garip hali beni çok etkilemişti.

2 Şubat 1861'de doğan Sultan Vahidüddin 36. Osmanlı Padişahı olup 3 Temmuz 1918 tarihinde kardeşi Sultan Reşat'ın ölümü üzerine 57 yaşında I. Dünya Savaşının o felaket günlerinde tahta çıkmıştır.

Tarihimizin en çok tartışılan vatan hainliği ve Kurtuluş Savaşını başlatan gibi iki aykırı uçta  görülen Sultan Vahidüddin ile ilgili iki anekdot:


12 Mart 2014 Çarşamba

İstiklâl Marşı



Bugün "İstiklâl Marşı"mızın kabul edilişinin 93. yıldönümü. Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan bu eser, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından "İstiklâl Marşı" olarak kabul edilmiştir.

1921 yılında açılan güfte yarışmasına 724 eser katılmıştır. Yarışmaya para ödülü konduğu için o anda Burdur Milletvekili olan Mehmet Âkif Ersoy yarışmaya katılmak istemez. Dönemin Milli Eğitim Bakanının ısrarı üzerine Ankara'daki Taceddin Dergahı'nda yazdığı ve Türk Ordusu'na ithaf ettiği şiirini yarışmaya koymuştur. Yapılan elemeler sonucunda 12 Mart 1921 tarihinde bazı milletvekillerinin itirazlarına rağmen Mehmet Âkif'in yazdığı İstiklal Marşı coşkulu alkışlarla kabul edilmiştir. Mecliste İstiklâl Marşı'nı okuyan ilk kişi dönemin Milli Eğitim

2 Mart 2014 Pazar

Kırım Gündemde İken Mavi Alay'ı Hatırlamak!

Ukrayna'daki olaylardan en çok Kırım'ın etkileneceğini düşündüğümden 23 Şubat 2014 tarihinde Kırım Tatar Türklerinin Ulusal Marşının söz yazarı ve ilk Devlet Başkanı Numan Çelebi Cihan'ın ölüm yıldönümünü hatırlatmış ve dikkatlerimizi Kırım'a yönledirmek istemiştim.

Cengiz İmparatorluğunun mirası devletlerden olan Altın Orda (Altın Ordu) devletinin devamı olan Kırım'daki kardeşlerimiz tarih boyunca özellikle Rusya İmparatorluğunun yıkılmasından sonra çok büyük zulümlere maruz kalmıştır.   Rusya İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra 7 Nisan 1917 günü Akmescit'de Bütün Kırım Müslümanları Kongresi toplanmıştır. Bu toplantıya Kırım'ın çeşitli il ve köylerinden 1500'den çok kişi katılmıştır.  Toplantıda Kırım Müslümanları Merkezi İcra Komitesi belirlenmiştir. Toplantı sırasında savaşta olan Numan Çelebi Cihan komitenin başkanı ve Kırım Müftüsü seçilmiştir. Ekim 1917 de Numan Çelebi Cihan Kırım Tatar Milli Kurultayının toplanmasını teklif etmiş ve teklif kabul edilmiştir. Yalta, Akmescit, Kefe ve Orkapı'dan katılan toplam 76 delege ile toplanan Kurultay  26 Aralık 1917 tarihinde Kırım Tatar Milli Kurultayı Kırım Yarımadasında Başkent'i Bahçesaray olan Kırım Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan etmiştir.

23 Şubat 2014 Pazar

Numan Çelebi Cihan Anısına

Kırım Tatar Türklerinin Ulusal Marşının Söz Yazarı ve İlk Devlet Başkanı Numan Çelebi Cihan, 23 Şubat 1918 günü henüz 33 yaşında iken Kırım’ı işgal eden Ruslar tarafından kurşuna dizilmiştir. Bugün, 96. ölüm yıldönümüdür. Allah (cc) rahmet etsin.

Noman_Celebi_Cihan

Kırım Millî Marşı Antekemen’den (And İçmişim)

"Ant etkenmen, söz bergenmen millet içün ölmege
Bilip, körüp, milletimniñ köz yaşını silmege.
Bilmey körmey, biñ yaşasam, qurultaylı han bolsam,
Kene bir kun mezarcılar kelir meni kömmege.”

Türkiye Türkçesiyle,

"And içmişim, söz vermişim millet için ölmeye
Bilip – görüp milletimin gözyaşını silmeye
Bilmeden  görmeden bin yıl yaşayıp kurultaylı han da olsam
Yine bir gün mezarcılar gelir beni gömmeye"