Bugün bir gazetede bir haber. NATO Genel Sekreter Yardımcısı Alexander Vershbow Ruslara tepki göstererek "Neden Kırım'ı Türkiye'ye geri vermiyorsunuz. Kırım'ın daha önceki sahibi onlar! demiş.
NATO Genel Sekreter Yardımcısı'na hatırlatalım. Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, Lübnan, Ürdün, Mısır, Cezayir, Tunus, Libya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan'ın da daha önceki sahipleri biz idik. Oraları niye Türkiye'ye vermeyi teklif etmiyorsunuz? Yoksa niyetinin kuzey komuşumuz Ruslarla aramızı mı açmak?
Bu batılılar gerçekten inanılmaz.
22 Kasım 2015 Pazar
20 Kasım 2015 Cuma
ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi Terörü Önleyemedi
ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ile terörün ne alakası var mı diyorsunuz? Anlatalım.
Önce 1980 yıllarda dünyadaki gelir dağılımına bakalım. Dünyadaki bütün geliri bir pastaya benzetirsek, 1980'lerin başında dünyanın en zengin %20'si bu pastanın %87'ni, 2nci dünya olarak adlandırabileceğimiz ikinci gruptakiler ki bunlar dünya nüfusunun %30'u teşkil ediyordu, pastanın %11'ini, geri kalan 3ncü dünya yani en fakir %50 ise pastanın %2 ni yiyordu.
Emperyalist batı ülkeleri yani pastanın %87'i tüketen dünya nüfusunun % 20'sini teşkil eden ülkeler dediler ki bu durum böyle devam etmez. Biz pastanın büyük bir kısmını tüketiyoruz. Dünya'da anarşi, husursuzluk ve terör olur. Buna bir çözüm bulalım. Biz pastadaki payımızın bir kısmından vazgeçelim, bu kısmı diğer gruplara verelim, diğer gruptakilerin de pastadaki paylarını arttıralım. Bunun üzerine kendi paylarının %8'sini diğer gruplara vererek 2010 yılına kadar kendilerinin pastadaki payını %80'ne düşürerek 2nci dünyanın payını %15'e, 3ncü dünyanın payını da %5'e çıkarmaya karar verdiler. Bu durumda 2nci dünya ülkelerinin payı %36 oranında, 3ncü dünya ülkelerinin payıda %150 oranında artmış olacaktı.
Bu sonuç ancak 2nci ve 3ncü dünya ülkelerinin daha fazla ürün ve hizmet üretmesi ile sağlanabilirdi. Bu amaca yönelik olarak mesela otomobil batı ülkelerinden Türkiye ve Hindistan gibi ülkelere, bu ülkelerdeki tekstil üretimi de Mısır ve Pakistan gibi ülkelere kaydırıldı. Ülkemizdeki otomobildeki üretim artışının neden olduğunu, tekstilcilerin neden isteyerek olmasa da Mısır'a gitmek zorunda kaldıklarını sanıyordunuz? Son 15-20 yılda ülkemiz insanı gelirlerindeki bu artışını gördü.
Emperyalist ülkeler bu kararlarını uygularken dediler ki; tamam bu üretimleri bu ülkelere kaydıracağız ama bu ülkelerin ürettiği otomobile biz bineceğiz, ürettikleri tekstil ürünlerini biz kullanacağız, ürettikleri gıda maddelerini biz tüketeceğiz. O nedenle bu ülkeler bu ürünleri üretsin ama bu ürünler kaliteli olsun, insan sağlığına zararlı olmasın dediler. Ayrıca biz bugüne kadar çevreyi oldukça katlettik. Bizde bu dünyada yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz, aynı suları kullanıyoruz, aynı denize giriyoruz. Bu ülkeler üretim yaparken çevreye de zarar vermesin. İşte buradan hareketle ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi standardları hazırlandı ve ülkelerin üretim yaparken bu standardlara uygun hareket etmeleri istendi. Böylece bu yönetim sistemleri hayatımıza girdi.
Ancak bugün gelinen noktada ISO 9001 Kalite Yönetim Sisteminin terörü önleyemediği görülmüyor mu? Tabi bu terör olayları da planın başka bir parçası değilse.
Emperyalist batı ülkeleri yani pastanın %87'i tüketen dünya nüfusunun % 20'sini teşkil eden ülkeler dediler ki bu durum böyle devam etmez. Biz pastanın büyük bir kısmını tüketiyoruz. Dünya'da anarşi, husursuzluk ve terör olur. Buna bir çözüm bulalım. Biz pastadaki payımızın bir kısmından vazgeçelim, bu kısmı diğer gruplara verelim, diğer gruptakilerin de pastadaki paylarını arttıralım. Bunun üzerine kendi paylarının %8'sini diğer gruplara vererek 2010 yılına kadar kendilerinin pastadaki payını %80'ne düşürerek 2nci dünyanın payını %15'e, 3ncü dünyanın payını da %5'e çıkarmaya karar verdiler. Bu durumda 2nci dünya ülkelerinin payı %36 oranında, 3ncü dünya ülkelerinin payıda %150 oranında artmış olacaktı.
Bu sonuç ancak 2nci ve 3ncü dünya ülkelerinin daha fazla ürün ve hizmet üretmesi ile sağlanabilirdi. Bu amaca yönelik olarak mesela otomobil batı ülkelerinden Türkiye ve Hindistan gibi ülkelere, bu ülkelerdeki tekstil üretimi de Mısır ve Pakistan gibi ülkelere kaydırıldı. Ülkemizdeki otomobildeki üretim artışının neden olduğunu, tekstilcilerin neden isteyerek olmasa da Mısır'a gitmek zorunda kaldıklarını sanıyordunuz? Son 15-20 yılda ülkemiz insanı gelirlerindeki bu artışını gördü.
Emperyalist ülkeler bu kararlarını uygularken dediler ki; tamam bu üretimleri bu ülkelere kaydıracağız ama bu ülkelerin ürettiği otomobile biz bineceğiz, ürettikleri tekstil ürünlerini biz kullanacağız, ürettikleri gıda maddelerini biz tüketeceğiz. O nedenle bu ülkeler bu ürünleri üretsin ama bu ürünler kaliteli olsun, insan sağlığına zararlı olmasın dediler. Ayrıca biz bugüne kadar çevreyi oldukça katlettik. Bizde bu dünyada yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz, aynı suları kullanıyoruz, aynı denize giriyoruz. Bu ülkeler üretim yaparken çevreye de zarar vermesin. İşte buradan hareketle ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi standardları hazırlandı ve ülkelerin üretim yaparken bu standardlara uygun hareket etmeleri istendi. Böylece bu yönetim sistemleri hayatımıza girdi.
Ancak bugün gelinen noktada ISO 9001 Kalite Yönetim Sisteminin terörü önleyemediği görülmüyor mu? Tabi bu terör olayları da planın başka bir parçası değilse.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)