18 Mart 2022 Cuma

Ölü bir Fransız Sömürge Askerinin Üzerinden Çıkan “Mushaf-ı Şerif”

Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferinin 107. Yıldönümü. Bugün gazete manşetlerinde 18 Mart Çanakkale Zaferi açılışı yapılacak olan "1915 Çanakkale Köprüsü" haberleriyle yer buluyor. Gördüğüm kadarı ile sadece Milli Gazete'de köprü haberi yok. Sadece Çanakkale Zaferinin yıldönümü haberi var gazetenin sol üst köşeşinde.

Çanakkale Savaşı dünyanın en büyük donanmasının, en büyük ordularının yenildiği ve hüsrana uğradığı bir savaştır. Bu savaşta askerlerimizin yurdumuzu ve özellikle payitaht olan İstanbul'u düşman işgalinden korumak için verdikleri kahramanca mücadeleyi anlatan birçok kaynak eser mevcuttur.

Ben bugün İngiltere ve Fransa gibi emperyalist ülkelerin her zaman yaptığı ve Çanakkale'de de başvurduğu müslümanı müslümana kırdırma gayretlerine Çanakkale Savaşından bir örnek vermek istiyorum.

 Ahmet Halit Üngör

Ahmet Halit Üngör Çanakkale Savaşlarına katılmış bir Başkomiser'dir. Okuma yazma bildiği  için Çanakkale Savaşı ile ilgili bir günlük tutmuştur.

Ahmet Halit Üngör 7 Nisan 1915 günü  Haydarpaşa 'dan Gülcemal Vapuru ile Çanakkale’ye hareket etmiş, 16 saat yolculuktan sonra, ertesi gün sabah Çanakkale’ye  gelmiştir. Şimdi Ahmet Halit Üngör'ün günlüklerinden bir bölümü aktarmak istiyorum:

“Yatıyorduk, zırhlıların şiddetli ateşiyle uyandık. Kumkale’ye Fransızlar asker çıkardı. Koşar adımla, mermi yağmuru altında ve avcı hattı ile Beşike limanında siperlere yerleştik. Düşman buraya ihraç yapamadı. Kumkale’de göğüs göğse muharebe oluyor. Saat 16.00’da taburumuza, Kumkale’deki düşmanı denize dökme emri verildi. Bir saat kadar silahla, sonradan süngü hücumu yaptık ve 17.15’de başladığımız savaşı 21.00’de karanlıkta bitirdik. 14 Nisan 1331/1915

Sabah ortalık aydınlandı, düşmanın topraklarımızı karanlıkta boşaltmış olduğunu gördük. Binlerce Fransız ölüleri ve hayvan leşleri, silahlarla doluydu. Ölü bir Fransız sömürge askerinin üzerinden çıkan “Mushaf-ı Şerifi” bir hatıra olmak üzere aldım.  15 Nisan 1331/1915”

Ahmet Halit Üngör, bu olayı daha sonra oğlu Etem Ruhi Üngör’e şöyle anlatmıştır:

 “Siperde bulunduğum bir sırada düşman tarafından bir askerin  sıçraya sıçraya bize yaklaşmakta olduğu görüldü. Bizim erattan gören birkaç asker bu düşmana ateş etmeye başladılar. Vurulamıyordu. O, ateş  etmeden sıçrayarak yaklaşıyordu. Anlaşılan, bomba atma mesafesine girince el bombası atacaktı. Ben silahımı doğrultup ilk atışımda bu düşman  askerinin debelendiği görüldü. Vurulmuştu. Sürünerek yanına gittim, ölmüştü. Fransız üniformalı siyahî bir askerdi. Üzerini aradım, Kuran’ı bulunca,  Müslüman olduğunu anlayınca üzüldüm, ama ben onu öldürmeseydim o beni, hem de sebepsiz yere geldiği benim topraklarımda öldürecekti. Ah  bu sömürgeci İngilizler, Fransızlar...”


İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Savaşında sömürgelerinden toplandığı binlerce müslümanı Çanakkale'ye getirmiş ve cepheye koymuştur. Bu durumun ortaya çıkması üzerine müslüman sömürge askerleri genellikle cephe gerisine alınmıştır.

Bahse konu Kuran, Çanakkale Abidealtı Müzesine oğlu Etem Ruhi Üngör tarafından hediye edilmiştir.

Kanal savaşına katılan Ahmet Halit Üngör, bahse konu savaş sırasında İngilizlere esir düşmüş ve üç buçuk yıl kadar esir kalmıştır. Kendisiyle birlikte esir düşen 89 subay ve 543 erle birlikte 18 Nisan 1335/1919 tarihinde esaretten kurtularak İstanbul’a gelmiştir. Emniyet Teşkilatına girmiştir.

Çanakkale'de şehit olan bütün askerlerimize, bu hatıraların bize ulaşmasını sağlayan Ahmet Halit Üngör'e ve  Çanakkale'de şehit olan büyük dedeme Allah (cc) tan rahmet diliyor önlerinde saygıyla eğiliyorum. 

1915 Çanakkale Köprüsü hakkında ne düşündüğümü mü merak ediyorsunuz. İstanbul İzmir Otobanı açıldıktan sonra ve sadece iki dini bayramda bir yoğunluk oluşan Çanakkale Boğazı geçişine bu köprüyü yapmak tam bir israf ve bu ülke kaynaklarının birkaç müteahhide aktarıldığı birçok projelerden birisidir. 

13 Mart 2022 Pazar

YouTube'da Müzik dinlemeyi bırakın lütfen

Ciddi olarak söylüyorum kendinize bir iyilik yapın ve YouTube'da müzik dinlemeyi bırakın. Siz daha iyisini hakediyorsunuz.

Bazen müzik videosunu izlemek, yeni sanatçıları keşfetmek veya nadir eserleri dinlemek için YouTube bir seçenek olabilir. Ama kesinlikle müzik dinlemek için ana platform olarak kullanmayın.

Neden diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Herşeyden önce YouTube'da müzik dinliyorsanız, muhtemelen müziğin hakkını veremeyen bir dizüstü bilgisayar veya PC hoparlörlerinden dinliyorsunuz. En iyi ihtimal güzel bir kulaklık veya bir hi-fi sistemden dinliyorsunuz. Böyle bir durumda bile, kendinize büyük bir kötülük ediyorsunuz ve ruhunuzun gerçekten özel bir şeyi deneyimleme yeteneğini reddediyorsunuz. İşte nedeni;

YouTube'da tüm sesler sıkıştırılmıştır (yaklaşık olarak 126 kbps AAC'ye kadar), ki bu kendi içinde o kadar da kötü değildir. AAC sıkıştırması düşük bit hızlarında kulağa hoş gelebilir. Bununla birlikte, kaynak dosyalar olarak yetersiz sıkıştırılmış videolar kullanıldığında bir sorun haline gelir.

Gerçek şu ki, sıkıştırılmış -özellikle kötü sıkıştırılmış örnekler- duygusal olarak insanda aynı etkiyi yaratmaz. Kötü sıkıştırılmış müzik cansız ve bozuk gelebilir ve bu, duygular sözkonusu olduğunda darbe etkisi yapar.

MP3'ün yükşelişi ile birçok insanın içine düştüğü bir tuzak plak, kaset ve CD'lerimizi bir kenara atıp MP3 formatında müzik dinlemeye başlamaktır. Şimdi lütfen düşünün. En son ne zaman MP3'te, YouTube'da ve hatta Spotify'da bir müzik parçası sizi ürpertecek kadar duygulandırdı? Müzikle ciddi bir bağlantısı olan herkes bu duyguyla ilişki kurabilir ve bunu hissetmeyeli epey zaman geçtiğini düşünüyorum. Dönüş yolu var; tek yapmanız gereken YouTube'u kapatmanız! Plak, kaset, CD dinlemeniz.

Müzik güçlü bir şeydir; heyecanlandırma, ilham verme ve hatta stresi azaltma yeteneğine sahiptir.

 Müzik beynin gıdası gibidir – onu alabileceği en iyi şekilde beslemeniz gerekmez mi?

Son olarak, bir dinleme platformu olarak YouTube – hatta Spotify – hakkında hissettiklerimi özetleyecek olursam, şöyle söyleyebilirim:

YouTube'da müzik dinlemek, fast food tüketmek gibidir. Hızlıdır, ucuzdur ve açlığınızı bir miktar giderir, ancak sonuçta tatminsiz kalırsınız. Kendinize bir iyilik yapın ve gerçek müziği yeniden keşfedin; Tıpkı gerçek yiyecekler gibi, daha pahalıya mal olacak ve daha fazla zaman alacaktır, ancak nihayetinde uzun vadede daha tatmin edicidir.

12 Mart 2022 Cumartesi

Bu kış sert geçecek.

Bizim meteroloji her ne kadar bazı zamanlarda saat farkı hatası yapsa da tahminleri genellikle doğru çıkıyor. Şu ana kadar bu defada doğru tahminde bulundular. Meteroloji deyince bir fıkra aklıma geldi.

Kızılderililer sonbaharda yeni seçilen genç büyücüye gidip sorarlar:
- Bu kış nasıl geçecek ?
Modern dünyanın adetleriyle yetişmiş genç büyücü eskilerin sırlarını bilmediği için kışın nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikre sahip değildir. Ne olur ne olmaz diye işi sağlama almak ister :
- Bu kış sert geçecek!

Sonra kendisi de merak edip meteorolojiyi arar :
- Sizce bu kış nasıl geçecek?
Meteorolog:
 - "Sert geçecek gibi görünüyor” der.
Bu söz üzerine genç büyücü kabileye haber gönderir :
- Kış çok sert geçebilir.
Kabile tekrar odun toplamaya başlar. Genç büyücü bir süre sonra meraklanıp meteorolojiyi yine arar :
- Bir gelişme var mı, durum nedir ?
Yetkili cevap verir :
- Valla bu kış daha öncekilere benzemeyecek galiba. Çok sert geçecek.
Genç büyücü kabileyi toplar :
- “Daha çok odun toplayın, kış çok sert geliyor!”.
Kabile ormana yayılır, harıl harıl odun toplamaya başlar. Bir süre sonra büyücü meteorolojiyi tekrar arar.:
- Bir değişiklik var mı ?
Yetkili “Valla ben böylesini görmedim. Feci bir kış geliyor” der.
Genç büyücü “Hayret!” der, “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?”
Meteorolog, biraz da endişeyle “Kızılderililer” der, “Harıl harıl odun topluyorlar. Hiç bu kadar toplamamışlardı.”

Güzel günler dilerim.