30 Ocak 2025 Perşembe

Fedora KDE Plasma Spin: Gücün ve Özgürlüğün Mükemmel Dengesi

Günümüzde pek çok kullanıcı, Linux dünyasında özgürlük, performans ve özelleştirilebilirlik arayışı içindedir. Fedora KDE Plasma Spin, KDE Plasma masaüstü ortamını Fedora'nın güçlü altyapısıyla birleştirerek bu beklentileri karşılayan popüler bir Linux sürümüdür. Bu makalede, Fedora KDE Plasma Spin'in öne çıkan özelliklerini, avantajlarını ve kimler için uygun olduğunu inceleyeceğiz.

KDE Plasma Nedir?

KDE Plasma, modern, hafif ve son derece özelleştirilebilir bir masaüstü ortamıdır. Kullanıcı dostu bir deneyim sunarken aynı zamanda ileri düzey kullanıcılar için gelişmiş ayar ve optimizasyon seçenekleri sunar. Minimalist bir deneyim isteyenler için sade, ancak çeşitli ayarlarla dış görünüm ve fonksiyonellik açısından zenginleştirilebilecek bir platformdur.


Fedora KDE Plasma Spin'in Öne Çıkan Özellikleri

  1. Kararlı ve Güvenli Bir Platform Fedora, en günceli ama aynı zamanda kararlı bir sistem sunmayı hedefleyen bir Linux dağıtımıdır. KDE Plasma Spin sürümü de bu anlayışı takip eder ve sisteminizi güvenli tutmak için en yeni güncellemeleri ve yamaları sürekli olarak sunar.

  2. Modern ve Esnek Kullanıcı Arayüzü KDE Plasma'nın sunmuş olduğu görsel zarafet ve özelleştirme imkanları Fedora KDE Plasma Spin'i farklı kılar. Pencerelerin konumundan, sistem tepsisinin tasarımına kadar pek çok detay kullanıcı tarafından kişiselleştirilebilir.

  3. Wayland ve X11 Desteği Fedora KDE Plasma Spin, hem geleneksel X11 hem de geleceğin grafik sunucusu olarak görülen Wayland desteğini sunar. Wayland, özellikle daha iyi güvenlik ve görsel akıcılık isteyenler için önemli bir avantaja sahiptir.

  4. RPM ve Flatpak Paket Desteği Fedora KDE Plasma Spin, RPM paketleri ile güncellenirken aynı zamanda Flatpak desteği sayesinde uygulamaları izole bir şekilde çalıştırma imkânı sunar. Bu, kullanıcılara geniş bir yazılım ekosistemine erişim sağlar.

  5. Performans ve Hafiflik KDE Plasma'nın optimize edilmiş hafif yapısı, Fedora'nın verimli sistem kaynak kullanımı ile birleştiğinde hızlı ve stabil bir deneyim sunar. Eski veya düşük donanıma sahip bilgisayarlarda dahi akıcı bir performans elde edilebilir.

Fedora KDE Plasma Spin Kimin İçin Uygun?

  • Özelleştirme Tutkunları: KDE Plasma'nın sunduğu geniş özelleştirme imkanları, sistemini kendi zevkine göre ayarlamak isteyenler için idealdir.
  • Güvenli ve Kararlı Bir Sistem Arayanlar: Fedora'nın güvenlik odaklı geliştirme politikaları, sistemini güvenli ve stabil tutmak isteyenler için büyük bir avantajdır.
  • Modern Linux Deneyimi Arayanlar: Wayland desteği, Flatpak entegrasyonu ve en yeni KDE Plasma güncellemeleri sayesinde modern bir Linux masaü;stü deneyimi sunar.

Sonuç

Fedora KDE Plasma Spin, modern, kararlı ve son derece özelleştirilebilir bir Linux masaüstü deneyimi sunar. KDE Plasma'nın esnekliği ile Fedora'nın güvenilir altyapısını birleştirerek hem yeni başlayanlar hem de ileri düzey kullanıcılar için ideal bir seçenek haline gelir. Şayet Linux dünyasında modern bir deneyim arıyorsanız, Fedora KDE Plasma Spin mutlaka denemeniz gereken sürümlerden biridir. fedora KDE Plasma Spin'i aiağıdaki linkten indirebilirsiniz. Şimdi birkaç ekran görüntüsüne bakalım.

Fedora KDE Plasma Spin indirme linki.












28 Ocak 2025 Salı

Audiophile Nedir? Ses Tutkunluğunun Derinliklerine Bir Yolculuk

İnsanların müzik ve ses deneyimini en üst düzeyde yaşamak istemesi, tarihin eski dönemlerinden beri süregelen bir tutkudur. Bu tutkunun en özel hali ise İngilizce'de, "audiophile" kavramıyla özdeşleşir. Peki, audiophile ne demek ve bu kavram neden bu kadar önemli?

Audiophile Nedir?

Audiophile, Türkçe anlamıyla "ses tutkunu" anlamına gelir. Bu terim, ses kalitesine çok büyük bir önem veren, müzik dinlerken en saf ve doğal sesleri deneyimlemeyi hedefleyen insanlar için kullanılır. Bir audiophile, sürekli olarak sesi daha iyi bir hale getirebilecek ekipman ve teknolojilere yönelir.


Audiophile Olmak Ne Anlama Gelir?

Bir audiophile, ses kalitesini öncelikli olarak dikkate alır. Bu insanlar için sesin berraklığı, frekans dengesinin doğruluğu ve müzikal detayları öne çıkaran bir dinleme deneyimi çok önemlidir. Kimi zaman bir parçadaki ince bir gitar sesi ya da vokaldeki duygusal tonlama gibi detayları yakalamak onlar için büyük bir fark yaratır.

Audiophile Ekipmanları

Bir audiophile olmanın temelinde kaliteli ekipman yatar. Bu ekipmanlar, genellikle çok detaylı bir çalışmanın ve mühendislik harikası teknolojilerin ürünüdür. İşte öne çıkan bazı ekipmanlar:

  • Kulaklıklar ve Hoparlörler: Yüksek çözünürlük sunan kulaklıklar ve hoparlörler, müzik dinleme deneyimini başka bir boyuta taşır. Özellikle referans monitörler, ses çıkışını olabildiğince doğru bir şekilde verir.

  • Amplifikatörler: Ses sinyalini daha temiz ve güçlü hale getirmek için kullanılır. Birçok audiophile, lambalı amplifikatörlerin doğal bir ton sunduğuna inanır.

  • Pikaplar: Dijital kayıtlardan farklı olarak analog ses deneyimi sunan pikaplar, audiophile dünyasında çok önemli bir yere sahiptir.

    Makaralı Teypler: Günümüzde artık üretilmese de makaralı teypler (reel-to-reel tape) analog müziğin altın çağının cihazlarıdır.

  • DAC (Dijitalden Analoga Çevirici): Dijital ses sinyallerini analog sinyallere çevirerek daha doğru ve kaliteli bir ses çıkışı sağlar.

Audiophile ve Müzik Formatları

Analog müziği hariç tutarsak bir audiophile için müzik formatı da büyük önem taşır. Kaybı az olan ya da kayıpsız formatlar (FLAC, WAV, DSD gibi) bu topluluğun tercih ettiği formatlardır. MP3 gibi sıkıştırılmış formatlar, detayları kaybettiği için genellikle tercih edilmez.

Audiophile Olmanın Zorlukları

Audiophile olmak, sadece bir tutku değil, aynı zamanda maliyetli bir hobi olabilir. Yüksek kaliteli ekipmanların fiyatları çoğu zaman çok yüksektir. Bunun yanında, her ses sisteminin kurulum ve ayarı için ayrı bir uzmanlık gerekebilir. Ancak, bu zorlukların sonunda elde edilen dinleme deneyimi, birçok audiophile için bütün yatırımlara değer.

Audiophile Olmak Bir Yaşam Tarzı mıdır?

Kesinlikle! Audiophile olmak, sadece ekipmanlara sahip olmakla sınırlı değildir. Bu, müzik sevgisini yaşamın her anına dahil eden bir yaşam tarzıdır. Müzikle duygusal bir bağ kurmak, müzikteki detayları fark etmek ve bunu çevresiyle paylaşmak audiophile bireylerin sıkça deneyimlediği şeylerdendir.

Sonuç olarak, audiophile olmak, müzik ve ses tutkusunun derinliklerine inmeyi ifade eder. Her ne kadar teknik bilgi ve ekipman gerektirse de, özünde bu tutku, müzikten aldığınız keyfi maksimize etmekle ilgilidir. Siz de bir audiophile olmak istiyorsanız, ilk adımı atmak için asla geç değildir!

24 Ocak 2025 Cuma

En Popüler Linux Dağıtımlarını Karşılaştırma

Linux dağıtımları (distro) , farklı kitlelere ve ihtiyaçlara hitap eden çeşitliliğiyle öne çıkar. Başlangıç seviyesindeki kullanıcılardan ileri düzey kullanıcılara kadar her kesime uygun bir dağıtım bulmak mümkün. Şimdi en popüler Linux dağıtımlarının güçlü ve zayıf yönlerini karşılaştırarak inceleyelim.

Ubuntu

Ubuntu, özellikle başlangıç seviyesi kullanıcılar arasında en popüler Linux dağıtımlarından biridir. Canonical tarafından geliştirilen Ubuntu, Debian tabanlıdır ve kullanıcı dostu bir arayüz sunar.

Avantajlar:
- Mükemmel donanım uyumluluğu.
- Sık güncellemeler ve uzun vadeli destek (LTS) sürümleri.
- Büyük bir yazılım deposu ve APT (Debian tabanlı Linux dağıtımlarının program kurma uygulaması) ile kolay kurulum.
- Yeni başlayanlar için ideal.

Dezavantajlar:
- Diğer dağıtımlara göre daha fazla sistem kaynağı tüketebilir.
- Varsayılan GNOME masaüstü ortamı bazı kullanıcılar için az özelleştirilebilir olabilir.

Fedora


Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Fedora benim favori Linux dağıtımımdır. Güncel olarak Fedora kullanıyorum. Fedora, yenilikçi bir yapıya sahip olup, en son teknolojileri entegre ederken aynı zamanda stabiliteyi korur. Red Hat tarafından desteklenen Fedora, genellikle kurumsal yazılımlar için bir test platformu olarak kullanılır.

Avantajlar:
- Her zaman en son yazılım ve teknolojilere sahip.
- Docker ve Kubernetes gibi geliştiricilere yönelik araçlar sunar.
- Güçlü güvenlik özellikleri (SELinux gibi).

Dezavantajlar:
- Ubuntu LTS sürümlerine kıyasla daha kısa destek süreleri.
- Yeni başlayanlar için çok uygun olmayabilir.

Debian

Debian, en eski Linux dağıtımlarından biridir ve stabilite ile topluluk odaklı geliştirme anlayışıyla tanınır. Birçok diğer dağıtımın (Ubuntu gibi) temelini oluşturur.

Avantajlar:
- Son derece stabil ve güvenilir.
- Çok geniş bir yazılım deposuna sahiptir.
- Özelleştirme açısından esnektir.

Dezavantajlar:
- Daha yavaş bir sürüm döngüsü nedeniyle eski yazılımlara sahip olabilir.
- Kurulum ve yapılandırma yeni kullanıcılar için zorlu olabilir.

Arch Linux


Arch Linux, minimalist bir dağıtım olup, sistemi tamamen kontrol etmek isteyen ileri seviye kullanıcılara yöneliktir. Rolling release modeli sayesinde her zaman en güncel yazılımlara sahiptir.


Avantajlar:
- Çok özelleştirilebilir ve kullanıcı kontrolü odaklı.
- Rolling release modeli en güncel yazılımları sunar.
- Arch Wiki sayesinde mükemmel belgelendirme.

Dezavantajlar:
- Dik bir öğrenme eğrisi, başlangıç seviyesi için uygun değil.
- Manuel kurulum süreci zaman alabilir.

Linux Mint


Linux Mint, yeni kullanıcıları hedefleyen ve Windows benzeri bir deneyim sunan bir dağıtımdır. Ubuntu tabanlı olup, daha geleneksel bir masaüstü ortamı sağlar. Windows'tan Linux'e geçenler için en iyi tercihlerden birisidir.


Avantajlar:
- Kullanımı kolay ve Windows kullanıcıları için tanıdık bir arayüz.
- Kutudan çıktığında multimedya desteği sunar.
- Ubuntu'ya göre daha hafiftir.

Dezavantajlar:
- Fedora veya Arch Linux kadar yenilikçi değil.
- Güncellemeler için Ubuntu'ya bağlıdır.

openSUSE


openSUSE, hem başlangıç seviyesi hem de ileri düzey kullanıcıları hedefleyen esnek bir dağıtımdır. Leap (stabil) ve Tumbleweed (rolling release) olmak üzere iki sürüm sunar.


Avantajlar:
- YaST gibi gücü bir sistem yapılandırma aracına sahiptir.
- Masaüstü ve sunucu kullanımları için uygundur.
- Tumbleweed ile en güncel yazılımları sunar.

Dezavantajlar:
- Ubuntu veya Fedora kadar geniş bir kullanıcı topluluğu yoktur.
- Leap, diğer rolling release dağıtımlara göre eski hissedilebilir.

Pop!_OS


System76 tarafından geliştirilen Pop!_OS, Ubuntu tabanlı olup geliştiriciler, oyuncular ve güçlü kullanıcılara yöneliktir. Verimliliğe odaklanan özelleştirilmiş bir GNOME masaüstü ortamı sunar.


Avantajlar:
- Dahili GPU desteği ile oyunlar için mükemmeldir.
- Geliştirici iş akışları için optimize edilmiştir.
- Stabiliteye odaklanılmış düzenli güncellemeler.

Dezavantajlar:
- Ubuntu veya Fedora kadar geniş bir topluluğu yoktur.
- GNOME masaüstü ortamı nedeniyle daha fazla sistem kaynağı tüketir.

Kısaca

Doğru Linux dağıtımı seçimi, ihtiyaçlarınıza ve deneyim seviyenize bağlıdır. Yeni başlayanlar, Ubuntu veya Linux Mint gibi kullanıcı dostu dağıtımlara yönelebilirken, ileri seviye kullanıcılar Arch Linux'un özelleştirilebilir yapısından veya Fedora'nın yenilikçi doğasından faydalanabilir. Stabilite ve güvenilirlik arayanlar için Debian ve openSUSE Leap harika seçeneklerdir. En iyi dağıtımı bulmanın yolu, farklı dağıtımları deneyimlemekten geçer. Bunun için mevcut sisteminizde hiçbir değişiklik yapmadan live CD seçeneği ile bilgisayarınızı Linux'un olduğu CD veya DVD den veya USB bellekten başlatıp Linux'un bütün özelliklerini deneyebilirsiniz. Linux ile özgür ve güzel günler dilerim.


23 Ocak 2025 Perşembe

Bizden Bir Linux Dağıtımı: Pardus

Pardus, Debian GNU/Linux temelli Özgür ve Açık Kaynak kodlu bir işletim sistemidir.

Pardus işletim sistemi dağıtımının adı, Anadolu Parsı’nın bilimsel adı olan “Panthera Pardus Tulliana”dan gelecek şekilde seçilmiştir.

Pardus projesine yönelik ilk çalışmalar 2003 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) bünyesinde başlamıştır. Yapılan incelemeler sonucunda, 2003 yılı sonbaharında, Linux temelli, açık kaynak kodlu, olabildiğince GPL lisanslama yöntemini kullanan bir işletim sistemi dağıtımı oluşturulmasına karar verilmiştir.

Pardus projesinin hayata geçmesi ise 2004 yılı başında TÜBİTAK BİLGEM Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) bünyesine oluşturulan ekip ile başlamıştır. 1 Şubat 2005 tarihinde ilk ürün olan Pardus Çalışan CD 1.0 yayımlanmıştır.  27 Aralık 2005’te Pardus’un ilk kararlı sürümü olan Pardus 1.0 ortaya çıkmıştır.

Arada meydana gelen kesintilerden sonra 2013 yılı itibariyle PARDUS işletim sisteminin Debian GNU/Linux  temelli açık kaynak kodlu bir işletim sistemi olarak sürdürülmesine karar verilmiştir.

Pardus Projesi halen TÜBİTAK BİLGEM Yazılım Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (YTE) çatısı altında geliştirilmeye devam etmektedir.

Pardus İnternet üzerinden ücretsiz olarak indirilebilmekte ve kurulabilmektedir.

Sizleri Pardus'un son sürümü olan Pardus 23.3 ekran görüntüleri ile başbaşa bırakmadan önce Pardus ile bilgilere ulşabileceğiniz ve indirebileceğiniz İnternet adresini vereyim.

Pardus Web Sitesi: https://pardus.org.tr/

Bu vesile ile bu projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Linux ile özgür ve güzel günler dilerim.



































16 Ocak 2025 Perşembe

Müziğin Dijitalleşmesiyle Kaybettiklerimiz

Müzik tarih boyunca insanları bir araya getiren, duyguları ifade etmenin ve anlam yaratmanın en etkili yollarından biri olmuştur. Ancak, teknolojinin ilerlemesi ve dijital dönüşümün müziğe olan etkisi, bu sanat dalını derinden değiştirmiştir. Müziğin dijitalleşmesiyle birlikte hayatımıza pek çok yenilik girerken, bazı önemli değerler ve deneyimler de kayboldu.

Analog Sıcaklığı ve Ses Kalitesi

Dijital kayıt teknolojisi, seslerin daha kolay ve uygun maliyetli bir şekilde kaydedilip dağıtılmasını sağlamış olsa da, analog kayıtların sahip olduğu o benzersiz "sıcaklık" hissi çoğu zaman kayboldu. Analog kayıt cihazlarının ürettiği zengin tonlar ve frekans derinliği, dijital formatlarda çoğu zaman tam olarak yeniden üretilemiyor. Dijital ses formatları, sıklıkla sıkıştırma teknikleri kullanılarak boyutları küçültüldüğü için detay kaybına yol açıyor.

Fiziksel Medyanın Yok Oluşu

Plaklar, kasetler ve CD'ler gibi fiziksel müzik formatları, sadece birer taşıyıcı değil, aynı zamanda bir sanat eseriydi. Plak kapaklarının özel tasarımları ve kitapçıkları, müzik deneyimini güzelleştiren unsurlardı. Dijitalleşme ile birlikte, bu fiziksel unsurların birçoğu tarihe karıştı. Bugün artık bir albümü "indiriyor" ya da "stream" ediyoruz; bu da müzik dinleme deneyimini daha soyut bir hale getiriyor.





Koleksiyonculuğun Kaybı

Müzik koleksiyonculuğu, bir zamanlar özel bir tutku ve hobi olarak görülürdü. Plakları ya da CD'leri raflarda düzmek, bir albümün nadir bir baskısını bulmak, müzikseverler için büyük bir haz kaynağıydı. Dijitalleşme ile birlikte, bu deneyim yerini sanal müzik kütüphanelerine bıraktı. Her şeyin "bir tıklamayla" ulaşılabilir hale gelmesi, müzikle olan bağımızı daha yüzeysel hale getirdi.

Müzik Dinleme Ritüellerinin Kaybı

Eskiden bir albümü baştan sona dinlemek, müzikseverler için bir ritüel niteliğindeydi. Ancak dijital platformlarda tek tek parçaları dinleme ve çalma listeleri oluşturma alışkanlığı, bu ritüeli neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Bir albümün sanatçısı tarafından belirlenen sırasında dinlenmesi, sanatçının anlatısını anlamak için kritik bir öneme sahiptir. Ancak, şu anda bu deneyimi yaşamak daha az yaygın hale geldi.



Yerel ve Bağımsız Müzik Sahnesinin Zorlanması

Dijital platformlar, müzik dağıtımını kolaylaştırıp daha geniş bir kitleye ulaşma şansı sunarken, aynı zamanda rekabeti de çok daha zorlu bir hale getirdi. Yüz milyonlarca şarkının yer aldığı platformlarda, yerel ve bağımsız sanatçıların dikkat çekmesi çoğu zaman zorlaşıyor. Bu da müzik sahnesinin çeşitliliğinin azalmasına ve ticari kaygıların daha ön plana çıkmasına yol açabiliyor.

Sonsöz

Müziğin dijitalleşmesi, kuşkusuz pek çok avantaj ve yenilik getirdi; ancak bu dönüşümün bedeli olarak birçok değerli özellikten de vazgeçmek zorunda kaldık. Analog sıcaklık, fiziksel medya, koleksiyonculuk ve müzik dinleme ritüelleri gibi kayıplar, bu dönüşümün getirdiği kolaylıkların yanında hissedilmeye devam ediyor. Bu kayıpların farkına varmak ve müziği sadece bir tüketim aracı olarak görmekten uzak durmak, müzik kültürünün geleceği için büyük bir önem taşıyor. Onun için müzik deyince analog müzik diyorum.


8 Ocak 2025 Çarşamba

Gesi Bağlarında Dolanıyorum

Sabahları radyoda TRT Türkü'de  türkü dinlemiyi seviyorum. Artık gençlerimiz türkü dinlemese de benim yaşıtlarım ve bizden öncekiler türkü ile büyüdü, türkü ile hüzünlendi ve türkü ile sevindi. Bazı arkadaşlarımın türkü deyince gözlerinin içi güler. TRT Türkü'de türkülerin yöresi, kim tarafından derlendiği gibi bilgilerde veriliyor. Güzel bir şey. Bu yolda emek vermiş insanlara bir saygı. Günümüzde dinlediğimiz türkülerin abartmıyorum  neredeyse yarısı Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş. Gesi bağları, Allı durnam, Bülbül havalanmış, Arpa ektim, İzmir'in kavakları, Taşa verdim yanımı ve daha birçok türkümüzü bizlere kazandıran Muzaffer Sarısözen.

Muzaffer Sarısözen 1899 yılı Sivas doğumlu. Babası, Şeyh Hüseyin Hüsnü Efendi, annesi Zeliha Hanım. Mekteb-i İptidâî'i (ilkokul) bitirdikten sonra Sivas Sultânâsi tâli' kısmına (İdâdî'ye) kaydolan Sarısözen, 7 Aralık 1922'de mezun olur. Son sınıfta Çanakkale Savaşı'nda görev almak için ayrılıp tekrar döndüğü var tarihi kayıtlarda. Ayrıca kayıtlarda Sivas Sanayi Mektebi (Sanatlar Okulu)'nde Baş Muid (Yardımcı Öğretmen) , Muallim Mektebinde (Öğretmen Okulu)  Türkçe Muallimi (Öğretmeni), Sivas Lisesinde Musiki Okuducusu (Öğretmeni) olarak görev yaptığı da var.

1926 yılı Ağustos'unda, İstanbul Konservatuvarı adına tetkik seyahati için Sivas'a giden İstanbul Konservatuarı Müdürü Yusuf Ziya (Demirci) Bey'in, dönemin Valisi Hilmi Bey'den ricası ve talebi sonucu, Sivas Vilâyeti Umum Meclisi ve Maarif Vekâleti'nin onayı ile Keman Şubesi'nde eğitim almak üzere 31 Ağustos 1927 tarihinde İstanbul Konservatuvarı'na gönderilir. İki sene süreyle resmi program yanında bazı özel derslere aralıksız devam ederek, orta devreyi başarıyla tamamlar ve 14 Mart 1929 tarihinde mezun olur. Musiki Muallimlik Ehliyetnâmesi almaya hak kazanan Sarısözen, bu eğitiminin ardından Sivas Lisesi'ndeki görevine geri döner.

Sivas'ta görev yaptığı okullarda, Türkçe ve Musiki dersleri yanında ihtiyaç durumuna göre; Tarih, Coğrafya, Tabiat ve Fransızca dersleri de verir. Ekim 1933'den itibaren Sivas Lisesi'nde Müdür Muavinliği görevini yapar.

İstanbul Konservatuarı'nda eğitim aldığı yıllarda bir konferansını dinlediği Ahmet Kutsi Tecer'in 1930 yılı Eylül ayında Sivas Lisesi'ne atanması, Muzaffer Sarısözen'in hayatında bir dönüm noktası olur. Ahmet Kutsi Tecer ile kısa zamanda dost olur. İki dost 1931 yılında "Halk Şairlerini Koruma Derneği"ni kurar. Dernek çatısı altında ülkemizde ilk defa "Halk Şâirleri Bayramı"nı düzenlerler ve Âşık Veysel [Şatıroğlu] dahil 15 âşığın / halk sanatkârının tanınmasına ve Sivas çevresi âşıklık geleneğinin gün yüzüne çıkartılmasına imkan sağlarlar.

1930'lu yıllarda bazı gazete ve dergilerde halaylarla ilgili yazılar yazar. Sivas’ta öğretmenliği sırasındaki çabalarından dolayı Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerince 1938 yılında Ankara Musiki Muallim Mektebi (Ankara Devlet Konservatuarı)   folklor arşivine atanır ve Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kuruluş günlerinde planlanan derleme gezilerini gerçekleştirecek heyet üyeleri arasına dâhil edilir.

1937-1951 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkiye’nin birçok yöresinde yapılan derleme çalışmalarının çoğuna katılır. Muzaffer Sarısözen’in Türkiye’deki folklora katkısı, türkü ve oyun havalarının derleme ve notaya alınmasından başka, Türkiye düzeyinde yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda olmuştur. Türkü derleme çalışmaları, Muzaffer Sarısözen'in ömrünün son günlerine kadar sürdürdüğü ve adeta uhrevi bir vazife edindiği hizmetlerden biridir.

Muzaffer Sarısözen, ömrünün son gününe kadar Ankara Devlet Konservatuvarı kadrosunda görev yapmış; Konservatuvar'da "Folklor Arşivi Şefliği" yanında, bilhassa Kompozisyon bölümü öğrencilerine "Musiki Folkloru", "Halk Musikisi Tarihi" ve "Milli Oyunlar" dersleri de vermiştir.

1940 yılından sonra zamanla artan Halk Müziği yayınları 1941 yılının sonlarına doğru Sarısözen yönetiminde “Biz Türkü Öğreniyoruz” ve “Yurttan Sesler” adı altında Klasik Türk Müziği korosundan ayrılarak yayınlarını sürdürmeye başlamıştır. Bu topluluk elemanlarının sayıları gün geçtikçe artmış, böylece Türkiye Radyolarının ilk “Yurttan Sesler Korosu”, Muzaffer Sarısözen’in öncülüğünde resmen kurulmuştur.

Yurttan Sesler sanatçılarının genel repertuvarı, ülkenin dört bir köşesinden derlenmiş, çoğunluğu anonim ve âşık tarzı eserlerdir. Öğretmen ve şef Muzaffer Sarısözen, bilhassa Ankara Devlet Konservatuvarı adına gerçekleştirilen derleme gezilerinde toplanan eserlerden notasını yazdıklarını öğrencileri ile paylaşarak, onlara öğretir. Yurttan Sesler sanatçılarının ilk günlerdeki repertuvarını, büyük ölçüde Muzaffer Sarısözen'in notaya aldığı ve talebelerine öğrettiği bu eserler oluşturur.

Muzaffer Sarısözen’in 1941 yılında yayımladığı “Seçme Köy Türküleri” adlı kitap Türkiye’de az sayıda yapılan halk müziğine ilişkin basılı yayınların en önemlilerindendir. Sarısözen daha sonra, 1952 yılında “Yurttan Sesler”, 1962 yılında “Türk Halk Musikisi Usulleri” adlı kitablarını yayımlamıştır.

Sarısözen'in halk oyunlarının yaşatılmasındaki desteği de çok önemlidir. 1949-50 yıllarında İtalya ve İspanya’da yapılan halk oyunları şenliklerine Türkiye’den ilk kez halk oyunları ekipleri Sarısözen’in başkanlığında gönderilmiş ve büyük başarı sağlamıştır. 1952 yılında bir bankanın kurduğu halk oyunlarını yayma ve yaşatma kurumunda da önemli görevlerde bulunmuştur.

Özellikle halk müziğine ilişkin görüşlerini çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlayıp, genç kuşağı halk müziğinin derlenmesi, araştırılması ve tanıtılması konusunda özendirmeye çalışmıştır.

Halk ezgilerini notaya alarak onların profesyonel müzisyenlerce seslendirilmelerine imkân tanımıştır. Bu bağlamda, radyo sanatçılarına öğretmek amacıyla, Ankara Devlet Konservatuvarı arşivindenki 1000'i aşkın ezgi başta olmak üzere, kendi özel derlemeleri ve bazı piyasa plâklarından yazdıkları ile birlikte, 2000'e yakın halk musikisi eserini notaya almıştır.

Muzaffer Sarısözen, bugün sesini ve sazını dinlediğimiz birçok sanatçının öğretmeni olup, ilk Ankara’ya gelişinde Ankara Devlet Konservatuarı Folklor Arşivi’ndeki görevi sırasındayken başlattığı tarih ve halk oyunları öğretmenliğini uzun yıllar sürdürerek, pek çok öğrencinin bu alanda yetişmesini sağlamıştır.

1951 yılında Türk Halk Müziğinin en değerli ses sanatçılarından Neriman Altındağ ile evlenen Muzaffer Sarısözen, geçirdiği bir ameliyat sonrası sağlığına kavuşamamış ve 3 Ocak 1963 Perşembe günü Ankara'da vefat etmiştir. Cenazesi, 4 Ocak Cuma günü büyük bir törenle Ankara'da Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilmiştir. Allah (cc) rahmet etsin. Mekanı Cennet olsun.

Muzaffer Sarısözen'in derlediği türkülerin sinema filmlerinde de kullanıldığını  belirterek sözlerimi burada bitirip sizleri Kayseri yöresine ait Muzaffer Sarısözen'in Ahmet Gazi Ayhan'dan derlediği ve notaya aldığı "Gesi bağlarında dolanıyorum" türküsü ile başbaşa bırakıyorum. Ama sözlerle yetinmeyip Gesi bağları türküsünü bir yerlerden bulup dinlemeyi ihmal etmeyin.


Gesi Bağlarında Dolanıyorum


(Of) Gesi Bağları'nda Dolanıyorum
Yitirdiğim Yarimi Aman Aranıyorum
Bir Çift Selamına Güveniyorum

Gel Otur Yanıma Hallerimi Söyleyim
Halimden Bilmiyor Ben O Yari Neyleyim

(Of) Gesi Bağları'ndan Gelsin Geçilsin
Kurulsun Masalar Rakı Konyak İçilsin
Herkes Sevdiğini Alsın Seçilsin

Atma Anam Atma Şu Dağların Ardına
Kimseler Yanmasın Anam Yansın Derdime

(Of) Gesi Bağları'nda Üç Top Gülüm Var
Hey Allah'tan Korkmaz Sana Bana Ölüm Var
Ölüm Varsa Şu Dünyada Zulüm Var

Gel Otur Yanıma Hallerimi Söyleyim
Halimden Bilmiyor Ben O Yari Neyleyim