5 Ocak 2015 Pazartesi

Rahmetle Anıyorum!


22 Aralık 1914- 15 Ocak 1915 tarihlerinde Sarıkamış’taki Allahuekber Dağları’nda Rus kuvvetlerini püskürtmek isterken ağır kış koşulları nedeniyle şehit düşen, sayısını bile tam olarak bilmediğimiz askerlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyorum.



SARIKAMIŞ DESTANI
 

Donmuş ak yüzünde
Biriken kan ve ter
Var mı yeryüzünde
Böyle kahraman, azimli asker

Ayaklar delik, deşik
Çarığa susamış, hasret
Eller kenetlenmiş, birleşik
Üzerleri çıplak, yok kıyafet

Şu donuk kahraman abideler
Her bahar kardelen gibiler
Suskun kalmış, suskun gider
Kimde var böyle şanlı er

Tarihe altın harflerle destan yazdın
Ölümü göre göre, şahlandın
Karların içinde sütten beyazdın
Kimde var bu sır, bu inancın

Bakışlar dimdik arşa
Eller açılmış duaya
Tetikler çekilmiş düşmana
Böyle gitmişler ah…donmaya

Gözler açık kalmış
Bize mi, kimbilir bu bakış
Soğuk, buzlu, tipili bir kış
Zamanın durduğu yer Sarıkamış

Tarihin unutulmazı
Bilir misin Sarıkamış’ı?
Buzdan bir kor Aslanlarımızı
Bilir misin Sarıkamış’ı?

Sarıkamış’ta soğuk eser rüzgar
Yası sinemi yakar
Suskun kalmayalım dostlar
“Yaram derin, çok ağır hesaplar”
Her kar yağışında vicdanım sızlar…

2 Ocak 2015 Cuma

Hoşgeldin!



Buyurdular;

"Bana mahsus beş isim vardır: 
Ben, Muhammed'im,
Ben, Ahmed'im,
Ben, Mâhî'yim ki Allâh, Benimle, küfrü yok eder.
Ben, Hâşirim ki halk, Kıyâmet günü benim izimce haşrolunacaktır.
Ben, Akıb'im ki benden sonra Peygamber yoktur."

Yarın, Kameri aylardan Rebiülevvel'in 12nci günü.

O, Rebiülevvel'in 12nci gecesi  yeryüzünü şereflendirdi. 

Hoşgeldin Ya Muhammed!
Hoşgeldin Ya Ahmed!
Hoşgeldin Ya Mâhî!
Hoşgeldin Ya Hâşir!
Hoşgeldin Ya Akıb!

Hoşgeldin Ey Allah'ın Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem).

1 Ocak 2015 Perşembe

Ne Hissederdiniz?

Ülkesinde polis takibatına uğramamak için Mısır'a gitti. “Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar. Ben, vatanını satmış ve memleketine ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum.” diye sitem etti.

Mısır'da da pantalon giydiği için kafir olduğu gerekçesiyle sıkıntılı günler geçirdi.

Mısır'da hastalandı. Hastalığı ilerleyince ülkesine geri döndü.

Şişli Sıhhat Yurdu”na yatırıldı, burada yirmi gün yatarak teşhis ve tedavisi yapıldı.

Mısır'da da kendisini misafir eden Halim Paşa ailesine ait Beyoğlu’ndaki Mısır Apartımanı’nda hazırlanan daireye yerleştirildi.

Bu sirada o dönemdeki Dâhiliye Vekâleti Emniyet Umum Müdürlüğü (İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü) , İskenderiye Konsolosluğu'na O'na ne zaman ve hangi konsoloslukça vize verildiğini sormakla meşgul idi.

1936 yılının 27 Aralık Pazar günü saat 19.45’te ikamet ettiği Mısır Apartımanı’nda vefat etti.

İstanbul gazeteleri O'nun ölüm haberine çok kısa yer verdi.

Ankara’dan Üniversite’ye ve resmi yetkililere tören yapılmaması ve törenlere katılmamaları hakkında emir gönderildi.

Cenazesi Beyazıt Camii avlusuna getirildi. Cenazede çok az kişi vardı.

O sırada bir üniversite öğrencisi cenazeyi tanıdı. Koşarak üniversiteye gitti. O'nun vefat ettiğini haber verdi. "Ders yapılacak gün değil!" dedi.

Gençler cenazeye koştu. Tabutunu, Bayezid Camii avlusundan Kâbe örtüsü ve bayrağa sarılı olarak  Edinekapı’ya kadar el üstünde taşıdı. Edirnekapı’da sevdiği arkadaşı Ahmed Naim Bey’in yanına defnedildi.

Cenazesinde bayrak yarıya indirilmedi.

1938 yılında kabrini yine üniversiteli gençler yaptırdı.

Kimden bahsettiğimi anladınız herhalde. O, bu ülkenin Milli Marşı'nı kaleme alan "Mehmet Akif" idi.

Sahi milli marşını kaleme aldığınız ülkede polis takibatına uğramamak için ülkeyi terk etmek zorunda kalsaydınız siz ne hissederdiniz?

Diyanet İşleri Başkanlığı  78. ölüm yıldönmümünde Akif'in ölümsüz eseri Safahat'ı dijital dünyaya taşıdı.

Tüm mobil marketlerden ulaşılabilen bu hizmete (http://www.dijitalsafahat.com/) web adresinden de ulaşabilirsiniz.

Veteriner Hekim olarak meslektaşı olmakla gurur duyduğum Mehmet Akif'i rahmet ve saygıyla anıyorum.