10 Ekim 2014 Cuma

Hasan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da, bana kin tutmuş olur!

"Ey Allâh'ım! Onlara, gökten yağmur yağdırma ve yer bereketlerinden onları mahrum et!

Ey Allâh'ım! Onları, bırakır, yaşatırsan, tefrikalara uğrat, onlar için türlü türlü yollar yap! Onları birlikten mahrum et!

Valilerini, kendilerinden hiç bir zaman hoşnut etme!

Çünki, onlar, yardım edeceklerini va'd ederek bizi çağırdılar. Sonra da, üzerimize yürüdüler ve bizi öldürdüler!"

Biraz önce yanına koşan ve kendisini korumaya çalışan ev halkından bir çocuğun eli Bahr b. Ka'b tarafından kılıç darbesiyle koparılıp, eli derisinde sallanıp kalınca, onu bağrına basan Hz. Hüseyin çocuğa

"Ey kardeşimin oğlu! Başına gelen felekate katlan. Bunda hayır vardır.

Muhakkak ki Allâh, seni salih babalarından Resulullah Aleyhisselama, Ali b. Ebi talib'e, Hamza'ya Cafer'e ve Hasan b. Ali'ye kavuşturacaktır"


dedikten sonra bu duayı yaptı.


Küfe leşkerleri (askerleri) daha sonra Hz. Hüseyin'e sağından ve solundan saldırdılar ve bozguna uğradılar.

Hz. Hüseyin'in üzerinde deniz koyunu yününden dokunmuş bir cübbe vardı. Başına çivit yaprağıyla boyanmış bir sarık sarmıştı.

Yaya olmasına rağmen atlı bir kahraman gibi çarpışmakta, kendisine atılan oklardan korunmakta, saldırıken de

"Siz, nerede olursanız olunuz, haberiniz olmadan, Allâh, sizden benim intikamımı alacaktır!"

diyordu.

Küfe leşkerleri birbirlerinden çekinmekte ve herkes, Hz. Hüseyin'in kanına kendisinden başkasının girmesini istemekte ve beklemekte idi.

Şimr b. Zilcevşen'in uyarısıyla her taraftan Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Zür'a b. Şerik-üt Temimi, Hz. Hüseyin'in sol avucuna bir kılıç darbesi indirdi. Bir darbede omuzuna indirdi.

Hz. Hüseyin'de onu omuzundan kılıçla vurup yere düşürdü.

Hz. Hüseyin yere yüzükoyun düşüp kalkıyordu.

O sırada, Sinan b. Enes arkasından gelerek mızrağını Hz. Hüseyin'in köprücük kemiğinden sağlayıp göğsünden çıkarınca, Hz. Hüseyin, yüzükoyun yere düştü.

Bir müddet Hz. Hüseyin'e yaklaşıp başını kesmeğe kimse cesaret edemedi.

Sinan b. Enes, Havliy b. Yezid'e "Başını kes onun!" dedi.

Havliy, bunu yapmak isteyince elleri titredi, kesemedi.

Sinan b. Enes "Allâh, iki kolunu kırsın, ellerini ayırsın!" diyerek inip Hz. Hüseyin'in başını gövdesinden ayırdı ve Havliy b. Yezid'e verdi.

Şehit edildiği zaman, Hz. Hüseyin'in cesedinde otuz üç mızrak yarası, otuz dört kılıç yarası bulundu.

Hz. Hüseyin, Hicretin altmış birinci yılında, Muharrem ayının onunda, Cuma günü öğleden sonra şehid edildi.

Miladi takvime göre  bundan tam bin üçyüz otuz dört yıl önce,bir 10 Ekim günü, 10 Ekim 680 tarihinde şehid edildi.

Hz. Hüseyin şehid edildiği zaman elli yedi yaşında idi.

Daha sonra Bahr. b. Ka'b, Hz. Hüseyin'i soyup çırıl çıplak bıraktı. Bir başkası ayakkablarını, bir diğeri kılıcını aldı. Hz. Hüseyin'i soyduktan sonra eşyalarını yağmalamaya başladılar. Daha sonra Hz. Hüseyin'in ev halkının çadılarını yağmaladılar. Öyle ki kadınların elbiselerini zorla sırtlarından aldılar.

Ömer b. Sad, İbn-i Ziyad'ın emrini yerine getirmek için on süvariye, Hz. Hüseyin'in cesedini, gögsü ve sırtı toprak içinde ufalanıp belirsiz oluncaya kadar atlarına çiğnetti.

Kerbela'da Hz. Hüseyin'in eshabından yetmiş iki kişi şehit oldu.

Bu şehitlerden yirmi üçü, Hz. Hüseyin ile ev halkı ve akrabalarından oluşuyordu.

Katliamdan sadece o sırada hasta olan Hz. Hüseyin'in yirmi üç yaşındaki oğlu Aliyy-ül Asgar b. Hüseyin ile dört yaşındaki oğlu Ömer  kurtuldu.

Küfe leşkeri Kerbela'dan çekilip gittikten sonra Gadıriyye köylüleri Kerbela Şehitlerini defn ettiler.

Hz. Hüseyin'in kabrini belirsiz etmek için kırk gün sonra kabrin bulunduğu yere Fırat'tan su salındı.

Ömer b.Sad Hz. Hüseyin'in başını Havliy b. Yezid ve Humeyd b. Muslim ile İbn-i Ziya'da gönderdi.

Havli, Hz. Hüseyin'in başını İbn-i Ziyad'a götürdü.

Hz. Hüseyin'in başı getirildiği zaman İbn-i ziyad yemek yiyordu. Hz. Hüseyin'in başı büyük bir leğen içerisinde getirilip önüne kondu. İbn-i Ziyad elindeki değnekle Hz. Hüseyin'in dudaklarına vurdu.

İbn-i Ziyad, Hz. Hüseyin'in başını Küfe caddesinde teşhir ettirdi.

Kerbela Şehitlerinden yetmiş ikisinin başı kesilerek Küfeye İbn-i Ziyad'a gönderildi.

İbn-i ziyad şehit başlarını Yezid b. Muaviye'ye gönderdi.

Hz. Hüşeyin'in başı Dımaşk'ta (Şam) bir mızrağa takıldı. Mızrakta üç gün asılı bırakılmak suretiyle teşhir edildi.





Hz. Hüseyin'in başının gömüldüğü yer hakkında çeşitli rivayetler var.



Allâh Resulu (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında buyuruyor:

"Allâh'ım! Ben, bunları seviyorum. Sen de sev bunları!"

"Hasan ve Hüseyin ki, onlar benim dünyada kokladığım iki Reyhanımdır!"

"Hasan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da, bana kin tutmuş olur!"

"Hasan ve Hüseyin, Cennetlik gençlerin iki Seyyididir!"

Kerbela katliamı, İslam tarihinin en büyük facialarından birisidir. Sorumluları olarak ilk sırada O'nu, kendisinden başka İmam ve önder tanımadıklarını, yoluna baş koyduklarını ve her konuda kendisine yar ve yardımcı olacaklarını, ard arda gönderdikleri elçiler, yağdırdıkları mektuplarla bildirerek Hz. Hüseyin'i Küfe'ye ısrarla davet ettikten sonra, İbn-i Ziyad'a harar ve çuvallar dolusuna satılıp Hz. Hüseyin'den yüz çeviren ve bu ihanetleri yetmiyormuş gibi, O'nu, Kerbela'da kuşatarak şehid eden ve ettiren Küfe eşrafı gelir.

Daha sonra Küfelilerin Hz. Hüseyin'e beyatını Yezid'e ihbar eden Ömer b. Sad yer alır.Bu zavallı Hz. Hüseyin ile olan akrabalığını bile bir tarafa bırakarak Kerbela cinayetinin kumandanlığını da kabul etmiştir.

Zaten saltanalarını korumak için Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt'i yok etmek için tuzaklar kuran ve bu yolda herşeyi mübah gören Yezid b. Muaviye ve en güvendiği adamı Ubeydullah b. Ziyad'dan başka bir davranış beklemek mümkün değil.

Bunlardan başka kraldan çok kralcı, kaba, cahil, meziyetsiz satılmışlar gürühu bu katliamın sorumluları arasında yer alır.

Kerbela cinayetine katılanların bu dünyadaki cezaları bir hastalığa yakalanmak veya delirmek olmuştur.

Kerbela faciasından ürpermemek, kan ağlamamak mümkün müdür?

Yıllar sonra bugün birileri yine İslam adına müslümanların kafasını kesmekte ve kadınlarını kızlarını esir alıp mallarını yağmalamakta.

Bu kadar yılda değişen birşey yok.

Küfe (bugünün Irak'ı) birlikten mahrum ve tefrika içerisinde. Hz. Hüseyin'in onlar hakkında ki duasından sonra başka nasıl olabilir ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder