12 Ekim 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak Nobel Ödülü kazanan ilk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tarihe geçen Orhan Pamuk'tan sonra, ABD’de yaşayan Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar ‘DNA onarımı’ üzerine yaptığı çalışmaları nedeniyle İsveçli Tomas Lindahl ve Amerikalı Paul Modrich ile birlikte 2015 Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü ve Nobel ülkemizde gündemi işgal etmeye başladı.
Şimdi gelin isterseniz madalyonun arkada kalan karanlık yüzüne bakalım.
Yaklaşık 100 yıldan fazla bir süredir Nobel Ödülleri edebiyattan bilime insanlığa katkıda bulunan kişi ve kuruluşlara verilmektedir.
Nobel ödülleri, kurucusu Alfred Nobel'in vasiyetine göre "milletler arasındaki kardeşlik için , savaşların azaltılmasına ve ortadan kalkmasına en fazla katkıda bulunan, barış kongrelerini destekleyen kişi ve kuruluşlara" verilmektedir.
Fakat Nobel Ödeüllerinin kökeni ve Alfred Nobel'in hayatı bize açıklanmayan binlerce insanın ölümünün olduğu lekeli çok farklı bir hikaye anlatmaktadır.
Alfred Bernhard Nobel, 1833 yılında İsveç'in Stockholm kentinde dünyaya gelmiştir. Babası Immanuel Nobel bir yatırımcı ve mühendistir. Hayatı boyunca mali problemlerle uğraşmıştır. İflasını ilan etmek zorunda kalınca deniz kuvvetlerinin işgaline engel olacak sualtı mayınlar icadının Rus Çarı'nı etkilemesi üzerine ve İsveç'i terk ederek Rusya'nın St. Petersburg kentine gitmiştir.
Sonunda başarı elde eden Immanuel, karısı ve sekiz çocuğunu da St. Petersburg'a getirmiştir. Çocuklarını devlet okullarına vermiş ve Alfred sıkı Rus eğitimi altında kimya, fizik, edebiyat ve tabii bilimler yanında birkaç dil öğrenmesiyle dikkati çekmiştir.
Alfred, daha sonra kimya ve mühendislik alanında eğitim için yurtdışına gönderilmiştir. Paris'te eğitimi sırasında Nobel, 1847 yılında gliserinin nitrik asid ve sülfirik asid ile karışımıyla elde edilen yağlı, sıvı patlayıcı olan nitrogliserini keşfeden İtalyan kimyacı Ascanio Sobrero ile tanışmıştır.
Nitrogliserin, pratik olarak kullanılamayacak kadar güvensiz olarak kabul edilince, Rusya'da ve İsveç'te birçok karlı yatırımı olan Nobel ailesi, nitrogliserinin potansiyel ticari ve sanayi kullanımı konusunda araştırmalara devam etmiştir.
Fakat bu araştırmaları trajik bir sona neden olmuştur: 1864 yılında, Alfred'in küçük kardeşi Emil ve diğer birkaç insan İsveç'teki bir fabrikalarında meydana gelen patlamada ölmüştür. Bu kaza Alfred'i nitrogliserini güvenli hale getirmek için bir yol bulma konusunda kamçılamıştır. Başarı kolay gelmemiş: İlk denemelerde nitro ve barut karışımı patlayıcı yağ yapma çalışmaları birçok ölümlü patlamayla sonuçlanmış ve bir defasında San Francisco'da depoda meydana gelen patlamada 15 kişi ölmüştür.
Sonunda 1867 yılında Alfred Nobel nitrogliserini silisli toprak ile karıştırarak dengeli, şekil verilebilen, madencilerin kayaları patlatmak için kullanabileceği çubuklar haline getirilebilen patlayıcıyı bulmayı başarmıştır. Nobel bu buluşuna Yunanca "dunamis" (güç) anlamına gelen "dinamit" adını vermiş ve patent almıştır.
Dinamitin keşfi madencilikte, inşa ve yıkım çalışmalarında bir devrim olmuştur. Tren yolu şirketleri güvenli bir şekilde dağları patlatıp dünya üzerinde demiryolu ağları kurmuş, araştırma ve ticaretin gelişmesine imkan sağlamıştır. Sonuç olarak birçok buluşu için 355 patent alan Nobel, fanfastik bir şekilde büyümüştür.
Dinamit elbette başka kullanım alanları da bulmuş ve askeri yetkililerin dinamiti kullanmaya başlaması çok zaman almamıştır. Dinamit ilk olarak İspanya- Amerika savaşlarında kullanılmıştır. Nobel'in, dinamitin askeri amaçlı olarak kullanımını onaylayıp onaylamadığı konusu aydınlanmış değildir.
Bununla beraber, 1888 yılında, kardeşi Ludvig öldüğü zaman buluşu hakkında insanların ne düşündüğü gerçeği ile yüz yüze gelmiştir.Gazetecilik hatası olarak düşünülen bir hata ile kardeşi yerine Alfred'in ölüm ilanı yayınlanmıştır ve Nobel, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu tutularak aşağılanmıştır. Bir defasında bir Fransız gazetesi "Le marchand de la mort est mort" "ölüm tüccarı öldü" diye yazmıştır. Ölüm haberlerinde, "daha fazla insanı daha önce hiç olmadığı şekilde daha hızlı öldürmenin yolunu bularak zengin olan" kişi olarak tanımlanmıştır.
Nobel'in, okuduklarından sarsıldığı ve bunun sonucu olarak mazisini temizlemek için bir yol bulmaya karar verdiği rivayet edilmektedir. Ölmeden bir yıl önce 1896 yılında, vasiyetini imzalamış, malvarlığının büyük kısmını barış ödülü de dahil beş Nobel Ödülü kurulması için vasiyet etmiştir.
Bu yıl Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü’nün üyelerinden Hüseyin Abassi, bugün katıldığı CNN canlı yayınında IŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğunu söylemiştir.
İŞİD'in arkasında Türkiye'nin olmadığını akıl edenler biliyor. Ama Hüseyin Abassi, aldıkları ödülünde arkasında milyonlarca insanın kanı olduğunu biliyor mu acaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder