Ülkemizin gündeminde doğal olarak birçok polis ve askerimizin hayatına malolan güneydoğudaki terör operasyonları ve Suriye ilk sırayı işgal etse de Güney Amerika'da ortaya çıkan Zika virüsü salğını dünya gündemini işgal ediyor. Bu virus hamile kadınlarda bebeklerin beyin gelişimini etkiliyor ve beyin özürlü, mikrosefali hastalığını taşıyan bebeklerin doğmasına yol açıyor. Zika virusu insanlara sivrisineklerle geçiyor. Cinsel yollarla bulaştığı da söyleniyor. Bugün gelen haberlere göre Kolombiya'da üç kişi Zika virüsündan hayatını kaybetti. Bunlar yetişkin insanlar.
Brezilya’da patlak veren virüs tüm Güney Amerika, Orta Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya ile Pasifik Adaları’na yayıldı. Avrupa'da da görüldüğü yolunda haberler geliyor. Dünya Sağlık Örgütü bu virüs hakkında “Küresel Acil Durum” olarak ilan etmiş durumda.
Yetkililer kadınları hamile kalmamaları yönünde uyarıyor. Bir nevi doğum kontrolü sanki. Zika virüsüyle ilgili bir çok komplo teorisi havalarda uçuşuyor. Zika virüsünün 1947 yılında Afrika’da Sarı Humma üzerine araştırmalar yapan Rockefeller Vakfı’na bağlı uzmanlar tarafından keşfedildiği ve patentinin Rockefeller Vakfı’na ait olduğu ortaya çıktı. İşin içine "Rockefeller Vakfı" ve "doğum kontrolü" girince komplo teorilerini dikkate almak gerekir. Neden mi? Daha önce de yazdım. Tekrar hatırlayalım.
1990'larda BM Sağlık Örgütü (WHO), Nikeragua, Meksika ve Filipinler'de 15-45 yaş arası milyonlarca kadına tetanoz aşısı yapılması için kampanya başlattı. Erkeklerde tetanoz olabilir. Ama aşı sadece kadınlara yapıldı. Bu durum şüphe ile karşılandı ve aşı incelendiğinde doğal bir hormon olan hCG içerdiği ve tetanoz aşısıyla birleştiğinde kadınların hamile kalmasını önleyen bir antikor ürettiği ortaya çıktı. Bu aşının spronsörleri kimdi biliyormusunuz? Rockefeller Vakfı, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü ve Norveç Hükümeti. Tetanoz aşısı kampanyası sadece bu ülkelerde mi uygulandı sanıyorsunuz. Günümüzden örnek olarak Kenya'yı verebilirim. Aynı şekilde 14-49 yaş arası kadınlara uygulanıyor. Erkeklere uygulanmıyor. Son yıllarda dünya çapında ve ülkemizde de uygulanan aşılama kampanyalarını da siz hatırlayın artık!
Rockefeller Vakfı bu tür faaliyetleri çok seviyor. Sadece aşı ile mi? Hayır. Hindistan'da binlerce çiftçinin intihar etmesine, milyonlarcasının böbreğini satmasına neden olan "Yeşil Devrim" (Green evolution) adı verilen projenin arkasında da Rockefeller Vakfı vardı. "Yeşil Devrim" (Green Revolution) adıyla Hindistan ve Meksika gibi ülkelerde çiftçilerin elindeki tohumların alınıp yüksek verimli ıslah edilmiş hibrid tohumlar verilerek, her sene yeni tohum almak zorunda bırakıldı. Hibrid tohumları, GDO'lu tohumlar izledi. Bu yeni tohumlar kimyasal gübrelere ihtiyacı getirdi. Bu da çiftçileri petro-kimya şirketlerine bağımlı hale getirdi. Bu şirketler de Rockefeller ve benzeri grubların kontrolündeydi. Pestisit ilaçlar kullanmak zorunluğu da artık ekmek kadayıfının üzerinde ki kaymak oluyordu.
Hindistan ve Meksika'da bu proje uygulandı. Şimdi de Afrika'da aynı proje uygulanıyor (http://www.gatesfoundation.org/How-We-Work/Resources/Grantee-Profiles/Grantee-Profile-Alliance-for-a-Green-Revolution-in-Africa-AGRA). Amaç aynı yüksek verimli ! GDO'lu tohumları ve tarım kimyasallarını yaygınlaştırmak. Bu defa projenin sponsörü Bill-Melinda Gates Vakfı.
Daha da vahimini söyleyeyim. California'da bir firma, ABD Tarım Bakanlığı'ndan (USDA) aldığı
araştırma fonuyla, genetik mühendisliği yoluyla erkeği kısırlaştıran bir
mısır geliştirdiğini açıklamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder