10 Ekim 2016 Pazartesi

Sizce bu toprakların huzur bulması mümkün mü?

Hz. Ali devrinin adamı değildi. Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) mahremiyet dairesinde terbiye edilmiş, insani meziyetlerin hepsini nefsinde toplamış ve hiç bir vakit Hak ve adaletten ayrılmamıştı.

Hz. Ali fazileti hiç bir zaman zerre miktarı olsa terketmedi. Düşmaları kazanmak için her yolu denemişlerse de Hz. Ali bilmesine rağmen namus ve fazilete aykırı hiç bir harekete itibar etmedi.

Hz. Osman'ın şehit edilmesinden sonra zaruri olarak hilafet makamına seçilmiş, bu durum Haşimioğulları ve Ehl-i Beyt için felaket olmuştur.



Halife olmasına rağmen muktedir olmayan Hz. Ali'den Hz. Osman'ı şehit eden isyancıların cezalandırılmasını isteyen Peygamber Efendimizin eşi, birinci halife Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Ayşe, sahabelerden hayatta iken cennet ile müşdelenmiş olan Talha ve Zübeyir Hz. Ali'den katillerin cezalandırılmasını talep etti. Bu kişiler Hz. Ali'ye karşı ordu toplayıp Hz. Ali'ye karşı isyan ettiler. Cemel Vakası meydan geldi. Sahabelerden bir çok güzide insan hayatını kaybetti. Bunların arasında savaş öncesi Hz. Ali görüşüp hareketlerinin yanlış olduğunu kabul edip savaşa iştirak etmeyen Talha ve Zübeyir'de vardı. Savaşı kazanmasına rağmen Cemel savaşı Hz. Ali'nin en büyük matem günü oldu.

Şam Valisi Muaviye Halife Hz. Ali'ye karşı isyan etti. Sıffın savaşı meydana geldi. Hz. Ali'nin ordusu sayıca daha az olmasına rağmen galip gelmişken Amr ibni As'ın fikri ile Muaviye ordusundaki askerler mızrakları ucuna Mushaf sayfaları geçirince Hz. Ali'nin ordusundakiler Kuran'a karşı savaşmayacaklarını beyan ettiler. Hz. Ali bunun bir hile olduğunu söyledi ise de taraftarlarını ikna edemedi. Görüşmeler yapılmasına karar verildi ve Hakem olayına gelindi. Hz. Ali istememesine rağmen  taraftarları Hz. Ali'yi sevmeyen ve sade bir hayatı olan Ebu Musa El-Eş'ari'yihakem olarak seçtiler. Muaviye'nin hakemi hilekar Amr ibni As, aptal Ebu Musa'yı aldattı ve Hz. Ali'yi hilafetten azlettirdi.

Bu karar Hz. Ali taraftarlarını ikiye böldü. Bir kısmı "Biz her hal ü karda senin sadık şi'an yani tarafdarınız" dediler. "Şi'a" ünvanı buradan kaldı. Diğer bir kısmı ise "Senin Muaviye gibi bir fasıkla anlaşma yaparak verilen karara razı olman küfürdür! Tekrar iman etmelisin!" dediler, ordudan ayrılıp Irak sınırında birleştiler. Hz. Ali bunlarla savaşmak zorunda kaldı. "Hariciler" perişan edildi ama mezhepleri günümüze kadar devam etti.

Bu dönemde İslam aleminin sınırları Kafkasya eteklerinden Suriye'nin batısına Afrikanın kuzeyinde İran'ın içlerine kadar uzanıyordu. Bu millteler İslam camiasına kendi adet ve ihtiyaçlarını getirdi. Artık bir lokma bir hırkaya kanaat edecek veliler, boğaz tokluğuna çalışacak memurlar bulmak imkansızdı. Hz. Ali burasını anlamak istemiyordu. Muaviye ise bu noktaları hem anlamış ve hem de gereğini yerine getirmeye koyulmuştu.

Muaviye Şam'da kendi bölgesinde idi. Hz. Ali ise Kufe'de yabancıydı. Hz. Ali son derece ısdıraplı günler geçiriyordu. Hiç kimseyi memnun edemiyordu. Kardeşi Akil bin Ebi Talib bile, Hz. Ali'nin yanında yarı aç yarı tok oturacağına Muaviye'nin yanına gidip nimet ve ihsana kavuşmayı tercih etti.

Sonunda bir Harici Hz. Ali'yi şehit etti.

Hz. Ali çok sevilmek ve çok buğz edilemek şeklinde iki aşırılığa hedef oldu. Bazı aşırılar Hz. Ali hayatta iken garip fikriler ileri sürmeye başladı. Bu fikriler İran taraflarında hızla yayıldı ve taraftar buldu.Hristiyanların Hz. İsa hakkında düştükleri hatalara bazı Müslümanlarda düştü. Daha önce "Kabbala" adlı Yahudi mezhebinde olan Abdullah ibni Sebe (1) bunlara önderlik etti.


Hz. Ali şehit edilince yerine Hz. Hasan halife seçilmiş ise de onun hükümdarlığı İslam aleminin çok küçük bir kısmını kapsamaktadır. Muaviye üzerine yürümek için ordu toplarken kendi askerlerinin süikastına ugrayınca bu askerlerle bir savaşa girilemiyeceğini görmüş ve Hilafet makamından ayrılmış ve Muaviye rakipsiz kalmıştır.

Hz. Hasan'ın istifa şartlarından birisi Muaviye'nin yerine veliahd göstermemsi iken Muaviye bu şartı tutmamış yerine oğlu Yezid'i veliah göstermiştir.

İkinci şart Ehl-i Beyt'in haklarına riayet göstermesi iken Hz. Hasan'ı zehirleterek ve İslam'ın minberlerinde Hz. Ali'ye yıllarca lanet okutarak bu şartıda yerine getirmemiştir.

Muaviye dönemine bazı tarihçiler "Fetret devri" diye adlandırır.  Emevi dönemi çok az kısmı hariç olmak üzere İslam'ın hakikatinden uzaklaşıldığı ve şartlarının tahrif edildiği dönemdir.

Muaviye b. Ebi Süfyan Hicretin altmışıncı yılında Receb ayında Şam'da vefat etti. Şamlılar Muaviye'nin oğlu otuz dört yaşındaki Yezid'e biat etti. Yezid zamanın Medine valisine mektup göndererek Hz. Hüseyin'in biatını, biat etmez ise boynunun vurulmasını emretti. Hz.Hüseyin Yezid'e biat etmeden Medine'den ayrılarak Mekke'ye gitti. Hz. Hüseyin yanında bütün ev halkını da Mekke'ye götürdü.

Kufe'liler Muaviye b. Ebi Süfyan'ın vefat ettiğini, Hz. Hüseyin'in Mekke'ye gittiğini haber alınca "O'nu aldatmayacaklarını, O'nun düşmanları ile çarpışacaklarını, O'nun uğrunda öleceklerini", bir başka rivayette "yanında yüzbin kişi bulunacağını" belirterek Hz. Hüseyin'i Küfe'ye davet ettiler.
Kufeliler bu isteklerini belirten şekilde Hz. Hüseyin'e onlarca mektup gönderdiler. Hz. Hüseyin, Küfelilere mektup yazarak güvendiği Müslim b. Akil'i onlara göndereceğini, durumu inceleyip kendisine yazacağını bildirdi. Hz. Hüseyin Müslim b. Akil'i Küfe'ye gönderdi. Kufeliler Müslim b. Akil'in etrafında toplanmaya başladı. Müslim b. Akil, Hz. Hüseyin'e mektup yazarak Küfe'lilerin O'nun yanında olduğunu bildirdi. Otuz bin kişinin Hz. Hüseyin adına Müslim b. Akil'e biat ettiği ravayet edilir.

Yezid'in valisinin baskısı ile Kufeliler biatlarında döndüler ve Müslim b. Akil'in etrafında sadece otuz kişi kaldı. Sonunda Müslim b. Akil öldürüldü. Cesedi Kufe sokaklarında çocuklara sürükletildi sonra kafası Yezid'e gönderildi.

Olaylardan habersiz olan Hz. Hüseyin, Müslim b. Akil'in mektubu gelince yol hazırlıklarına başladı. Gitmemesi yönündeki uyarılara aldırmadan Küfe'ye gitmek üzere aile efradıyla birlikte Mekke'den ayrıldı.

Hz. Hüseyin yolda, Küfeli birisinden Müslim b. Akil'in öldürüldüğünü haber aldı ancak yoluna devam etti.

Hz. Hüseyin süt kardeşi Abdullah b. Buktur'u da yolda olaylardan haberi olmadan önce Küfe'ye göndermişti. Abdullah b. Buktur'da, Vali İbn-i Ziyad tarafından yakalanıp şehit edildi.

Abdullah b. Buktur'unda şahadet haberi yolda Hz. Hüseyin'e ulaştı. Hz. Hüseyin yanındakilere hitaben;
"Şimdi, bize çok kötü bir haber geldi. Müslim b. Akil, Hani b. Urve ve Abdullah b. Buktur öldürülmüştür. Tarafdarlarımız bizden ayrılmışlar, ilgilerini ve yardımlarını kesmişlerdir. Sizlerden geri dönüp gitmek isteyenler dönsünler, gitsinler. Kendilerine bizden solayı bir vebal ve sorumluluk yoktur." dedi.

Bunun üzerine Medine'den kendisi ile gelen ashabı dışında, yolculuk sırasında uğradığı yerlerde kendisine katılanlar dağılıp gittiler.

Yolda Yezid'in altı bin atlı süvari ile karşılaştılar.

Hz. Hüseyin'in geri dönemsine izin vermediler. Yolculuk Hz. Hüseyin'in "Üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı yer!" dediği Kerbela'ya kadar devam etti.

Yezid'in komutanı Ömer b. Sa'd, 10 Muharrem Cuma günü sabah namazından sonra leşkerini harekete geçirdi.

O gün Hz. Hüseyin'in ashabından yetmiş iki kişi Kerbela'da şehit edildi. Bunlardan yirmi üçü Hz. Hüseyin'in ev halkı ve akrabaları idi.

Hz. Hüseyin şehit edildiğinde elli yedi yaşına basmıştı.

Hz. Hüseyin şehit olunca bir süre kimse Hz. Hüseyin'in cesedine yaklaşıp başını kesemedi.

Sinan b. Enes, Hz. Hüseyin'in başını kesip gövdesinden ayırdı.

İbn-i Ziyad'ın emrini yerine getirmek için on süvari atlarına binip Hz. Hüseyin'in cesedini atlara çiğnetti.

Hz. Hüseyin'in elbiseleri Küfeli leşkerler tarafından soyuldu. Birisi ayakkabılarını aldı. Diğeri kılıcını aldı. Biri gömleğini aldı.

Kerbela cinayetine katılanlardan hemen hemen bir hastalığa yakalanmamış kimse kalmamış, çoğuda delirmiştir.

Hz. Hüseyin'i soyduktan sonra Küfe leşkerleri Hz. Hüseyin'in çadırlarını ve eşyalarını yağmaladılar, kadınların elbiselerini zorla çıkartıp aldılar.

Küfe leşkerlerinden seksen sekiz kişi öldürüldü. Ömer b. Sa'd kendi ölülerinin cenaze namazlarını kıldı ve onları defn ettirdi.

Kerbela katliamından Hz. Hüseyin'in hasta olan oğlu Aliyy-ül Asgar ile dört yaşındaki oğlu Ömer'den başka kurtulan olmadı.

Küfe leşkerleri Kerbela'dan çekilip gittikten sonra Gadıriyye köylüleri Kerbela şehitlerini bir günde defn ettiler.

Hz. Hüseyin'in kabrinin yerini belirsiz etmek için Fırat nehrinden kabrinin bulunduğu yere su salındı.

Ömer b. Sa'd, Hz. Hüseyin'in başını Havliy b. Yezid ve Humeyd b. Müslim ile İbn-i Ziyad'a gönderdi. Hz. Hüseyin'in başı Küfe caddelerinde teşhir edildi. Diğer şehidlerin başları da Küfe'ye getirildi.

Hz. Hüseyin ve şehitlerin başları Şam'a Yezid'e gönderildi.
Hz. Hüseyin'in başı bir mızrağa takılıp Şam'da üç gün teşhir edildi.
Hz. Hüseyin'in başının Medine'ye de gönderilip teşhir edildiği de rivayet edilir.
Hz. Hüseyin'in başının gömüldüğü yer hakkında çok değişik rivayetler vardır.
Hz. Hüseyin'in kadınları ve kurtulan oğulları önce Küfe'ye sonra Şam'a Yezid'e gönderildi.

Hz. Hüseyin, bu büyük Aşure gününde şehit edildi ve Yüce Allah'a yürüdü. Sevgili dedesi Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem), babası Hz. Ali'ye kavuştu.

Bütün bu olaylar bugünkü sınırları ile Irak, Suriye, İsrail ve Filistin coğrafyasında oldu. Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin bu topraklar da katledildi. Ehl-i Beyt'e bu topraklardaki camilerde yıllarca lanet okundu. Sizce bu toprakların huzur bulması mümkün mü?


(1)  Abdullah ibni Sebe'nin gayet akıllı ve kültürlü bir haham olduğu H z. Ali ile yaptığı konuşmalarda mağlup olduğu için İslamiyeti kabul ettiği rivayet edilmektedir. Bu nedenle Hz. Ali'ye büyük bir hürmet besliyordu. Hz. Osman döneminde Emeviler ile görüşürken faziletli ashab hakkında konuşurlarken ashabtan on onbeş kişiyi zikredip Hz. Ali'yi saymadıklarını görünce İbni Sebe Hz. Ali'nin faziletlerinden söz eder. Bu sözleri reddedilince "Gafiller! Beşeriyette kendisine bir fazilet mevkii vermediğiniz Ali'ye sizi ibadet ettireyim! demiş ve sözünü tutmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder