22 Mart 2014 Cumartesi

Taşıdığım “Müslümanların Halifesi” ünvanı böyle bir yardımı kabul etmeme mânidir

Sultan Vahidüddin
Yıllar önce Hac yolunda Şam'da mola verdiğimizde Mimar Sinan tarafından yapılan bir Osmanlı eseri olan  Sultan Selim Camiî ve Külliyesini (Süleymaniye Külliyesi)   (التكية السليمانية)  ziyaret etmiştik. Bahçesinde askeri müze olan bu külliyenin  avlusunda ayrılmış olan bir bölümde bir mezar vardı. Kitabesi olmayan bakımsız (1)  bir haldeki bu mezar son Osmanlı Padişahı ve İslam'ın Halifesi Sultan Vahidüddün'e aitti. Onun mezarının bu garip hali beni çok etkilemişti.

2 Şubat 1861'de doğan Sultan Vahidüddin 36. Osmanlı Padişahı olup 3 Temmuz 1918 tarihinde kardeşi Sultan Reşat'ın ölümü üzerine 57 yaşında I. Dünya Savaşının o felaket günlerinde tahta çıkmıştır.

Tarihimizin en çok tartışılan vatan hainliği ve Kurtuluş Savaşını başlatan gibi iki aykırı uçta  görülen Sultan Vahidüddin ile ilgili iki anekdot:


Mustafa Kemal Paşa o zaman Velihat olan Vahidüddin Efendiye Almanya seyahatinde refakat etmiştir. Tren İstanbul'dan ayrıldıktan sonra  Vahidüddin Mustafa Kemal Paşayı yanına çağırır. Yanına gelen Mustafa Kemal Paşaya hitaben:

"- Affedersiniz Paşa Hazretleri, birkaç dakika evveline kadar kimle seyahat etmekte olduğumu bana izah etmemişlerdi. Ancak trenin hareketinden sonra aldığım malumat üzerine gıyaben çok tanıdığım ve takdir ettiğim bir kumandanımızla beraber bulunduğumu anladım. Ben sizi çok iyi bilirim. Arıburnunda ve Anafartalarda yaptığınız bütün icraat, kazandığınız muvaffakiyetler tamamen malumumdur. Siz İstanbul'u ve herşeyi kurtarmış bir kumadanımızsınız. Beraber seyahat etmekte olduğum için çok memnun ve ve müftehirim."

der.

Mustafa Kemal Paşa Sultan Reşat'ın ölümü ve Sultan Vahidüddin'in tahta geçmesi üzerine Sultan Vahidüddin'e bir telğraf çeker:

" Efendimizin tahta  cülusları (tahta çıkmaları) , bendenizde vatanımızın saadet ve selâmeti nokta-i nazarından fevkalâde ümitler tevlit etti (doğurdu). Sultan-ı merhumun ziya-ı ebedisinden müteessir olmakla beraber, vatanın, milletin, ordunun bâzice (oyuncak) olmaktan halâs edileceği (kurtulacağı) kanaat-ı tâmmesi, tesir-i vâkii tâdil eylemiştir. Ubudiyet (kulluk) ve ta'zimat-ı çakerânemin (kölece saygımın) Zât-ı Şahaneye arzını rica ederim.

19 Temmuz 1918
Ordu Kumandanı
Mustafa KEMAL"


Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922'de çıkardığı iki maddelik bir kanunla saltanatı kaldırmıştır. 17 Kasım sabahı Vahdettin, küçük oğlu Mehmet Ertuğrul ve hareminin mensuplarıyla birlikte Dolmabahçe Sarayından bir kayığa binerek Boğaziçi'nde demirlemiş olan HMS Malaya adlı İngiliz zırhlısı ile Malta'ya gitmiştir.

İngilizler Vahdettin'in İngiltere'ye gelmesini kabul etmediği için devrik padişah bir süre Malta'da kalmıştır. 1922 sonunda Hicaz Kralı Hüseyin'in daveti üzerine hacca gitmiş . 20 Nisan 1923'e kadar Hicaz'da kalmıştır. İngiltere'nin baskısı üzerine buradan ayrılmış bir süre İtalya'nın Cenova kentinde yaşamıştır. 11 Haziran 1923'te San Remo kasabasında Mısır kraliyet ailesinden bir prensin maddi yardımıyla kiralanan bir villaya (Villa Manyoli) taşınmıştır.


Sultan Vahidüddin İstanbul'dan ayrılırken
Sultan Vahidüddin İstanbul'dan ayrılmadan önce, devletin bekâsı için Şeyhülislam Nuri Efendi'nin öncülüğünde son sadrazam Ahmed Tevfik Paşa ile dua ederken
Sürgün hayatı boyunca gayrimüslimlerin yardım tekliflerini kabul etmemiştir.
İtalya’ya dönünce İtalya kralından bir temsilci gelip Halife’ye, dilediği yerde dilediği şato ve konağı seçmekte serbest olduğunu ve bütün hizmet kadrosuyla beraber her türlü masrafın Kral tarafından görüleceği ricasını getirir.

Prensliğinde Çanakkale’deki Truva harabelerini ziyarete geldiği vakit kendisine mihmandar şehzade olarak refakat ettiği İtalya Kralına, Türklerin Padişahı ve müslümanların Halifesi şu cevabı verir:

- Haşmetlû Kral Hazretlerine şükranlarımı arzediniz! Gösterdikleri incelik ve civanmertliğin hayranıyım! Fakat taşıdığım “Müslümanların Halifesi” ünvanı böyle bir yardımı kabul etmeme mânidir!

Ömrünün sonlarında maddi ve manevi ızdırap ve sıkıntılarla geçen günlerde, Sultan bazen tek başına bir odaya kapanır ve orada gizli bir işle meşgul olur. Etrafındakiler bir yolunu bulup odaya göz attıklarında Sultan Vahidüddin'in Hanedan nişanını dizinin üstüne yerletirdiğini ve küçük tırnak makasıyla onun elmaslarını sökmeye çalıştığını görürler. Hanehalkının ekmeğini hanedan nişanının elmaslarından tedarik edebilecek hale düşmüştür.

1926 Mayıs. Sultan Vahidüddin'in sağlığı bozuk, çökük ve bitkindir. Çok fazla sigara ve aspirin içmektedir. Doktorların tavsiyelerini “tek keyfim sigara” diye dikkate almaz. Bir gün vasiyet gibi şu sözü söyler;
    - Ölürsem beni Şam'da Selâhaddin-i Eyyûbi türbesine gömsünler!..

15 Mayıs 1926 gecesi yağmurlu bir günde her zaman yanında bulunan ve bir an bile ayrılmayan son hanımı Nimet Nevzat Hanımefendinin kısa bir süre için yanından ayrıldığı bir anda uzandığı yerde vefat etmiştir. Ertesi gün villayı kuşatan İtalyan polisleri arasından özel doktor Prof. Fava köşke gelir. Ceset üzerinde otopsi yapılır.  Parasının bittiği anda ölmesi ilahi bir lütuf olsa gerek. Yoksa fazla aspirin içerek intahar ettiği gibi sözler uydurma ve zan bence.

Halife'nin cesedi ilaçlanır ve yeğeni Prens Sami tarafından yaptırılan ceviz bir tabuta yerleştirilir. Tabutun üstündeki yazı “ İslamların Halifesi ve Türklerin Hakanı Altıncı Sultan Mehmed Han Hazretleri”.

Belkide dünyada benzeri olmayan bir şey olur ve alacaklıları bakkal, kasap, manav vesair hepsi birden ayaklanıp tabuta haciz koydurur. Son osmanlı Padişahı ve İslam Halifesi'nin cesedi tabutuyla birlikte hacz altındadır. Tabut  Villa Manyoli nin mermer döşeli avlusunda günlerce bekletilir. Sultanın cenazesi Halife Adülmecit gelen yardımlarla ve Sabiha Sultan'ın mücevherleriyle kurtarılıp serbest kalır.

Cenazeyi ziyaret edenler çoktur. İslam dünyasından değişik yerlerden gelip tabut başında Kur'an okurlar ve dua ederler. Bunların arasında ihtiyar yaşıyla mermere diz çöküp iki kızıyla hıristiyan usulü dua eden II. Abdülhamid'in İtalyan ressamı meşhur Fausto Zonara'da vardır.
Sultan Selim Camii ve Külliyesi

Cenaze Şam'a görütülür ve orta halli bir merasimle Selâhaddin-i Eyyûbi türbesinde yer olmadığı için Sultan Selim Camiî  bahçesine gömülür.

Sultan Vahidüdddin'in mezarı
Sürgünde garip bir şekilde vefat eden ve hala sürgünde olan Sultan Vahidüddin'e Allah (cc) tan rahmet diliyorum.

Selim Camiî ve Külliyesini ziyaretimiz sırasında aynı yerde bulunan başka bir türbenin kapısında yere çökmüş bir halde elindeki Kur'an-ı Kerimi okuyan ak sakallı türbe görevlisinin bizlerin Türk olduğunu öğrenince ileri yaşına rağmen bize gösterdiği saygı ve hürmeti hiç unutamadım.


(1) Uzun yıllar bakımsız kalan Sultan Vahidüddin'in mezarı sonraki yıllarda mermer bir lahit ile belirginleştirilmiştir. Selim Camiî ve Külliyesi 2006 yılında yapılan anlaşma kapsamında Türkiye Cumhuriyeti tarafından restore edilmiştir.




(2) Selim Camiî ve Külliyesi bahçesinde  bazı Osmanlı şehzedelerininde mezarları vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder