***
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre: Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), hastalığı sırasında “Bana, Ali'yi çağırınız!” buyurmuştur.
Hz. Aişe “Sana, Ebubekir'i de çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Hz. Hafsa “Ya Resullullah! Sana Ömer'i de çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Ümmüldal “Ya Resullullah! Sana Abbas'ı da çağıralım mı?” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “O'nu da çağırınız!” diye buyurmuştur.
Çağrılanlar, toplandıkları zaman, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) başını kaldırıp bakmış, Hz. Ali'yi göremeyince susmuştur. Hz. Ömer “Resullullah'ın başından kalkınız, dağılınız!” demiştir.
***
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hastalığı sırasında ezan okunduğunda “İnsanlar, namazı kıldılar mı?” diye sormuş, “Hayır! Ya Resullullah! Seni bekliyorlar” dediklerinde su istemiş gusül edip ayağa kalmaya davranırken bayılmıştır. Aylınca yine sormuş, insanların beklediklerini öğrenince yine su isteyip gusül edip kalkmaya çalışmış, yine bayılmıştır. Bu durum birkaç defa tekrar etmiş, namza kıldırmağa, kendisinde takat bulamayınca:
“Ebubekir'e söyleyiniz de, insanlara namazı kıldırsın!” buyurmuştur.
Hz. Aişe “Ya Resullullah! Ebubekir, yufka yürekli, zayıf, ince sesli, Kur'an okurken çok ağlayan bir zattır. Ağlamaktan sesini insanlara işittiremez. Senin Makamına durup ta, insanlara namaz kıldırmağa dayanamaz! Ömer'e emret te insanlara namazı, o kıldırsın!” demiştir.
Peygamberimiz(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Ebubekir'e söyleyiniz de, insanlara namazı kıldırsın!” buyurmuştur.
Hz. Aişe, Hz. Hafsa'dan tekrar Peygamberimize (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) söylemesini istemiş, Hz. Hafsa'da söylemiş.
Peygamberimiz(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Sus! Muhakkak ki, sizler de, Yusuf Aleyhisselamın Sahibeleri takımından kadınlar gibisinizdir! Ebubekir'e söyleyiniz! diyorum, namazı insanlara o kıldırsın.” buyurmuştur.
Hz. Aişe Peygamberimizi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu işten vazgeçirmek için iki üç defa müracaatta bulunmasının nedenini “Vallahi, ben böyle söylemekle bu işin babam Ebubekir'e verilmesinden vaz geçirmek istemiştim. Çünkü kendi kendime diyordum ki: Resullullah Aleyhisselamın makamında duracak kimseyi, halk, hiç bir zaman sevmeyecek. Çünkü meydana gelecek her hadisede, onu uğursuz sayacaklar. Bunun için bu işin babama verilmesinden vazgeçirmek istemiştim.” diye açıklamıştır.
Hz. Ebubekir'e “Resullullah Aleyhisselam, insanlara, namazı kıldırmanı emretti” diye haber verilmiş, Hz. Ebubekir “Ey Ömer! Insanlara namazı sen kıldır!” diye Hz. Ömer'e teklif etmiş ancak Hz. Ömer “Buna, sen, daha layıksın!” diye kabul etmemiştir.
Hz. Ebubekir, Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) mihrabına geçmiş ise de kendisini ağlamak tuttuğu için ağlayarak mihrabtan ayrılmıştır. Arkasındaki cemaatte Peygamberimizi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) önlerinde bulmadıkları için ağlamışlardır.
Hz. Ebubekir'in durumunu Peygamberimize (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) haber vermek için müezzini göndermişler, o sırada Peygamberimiz baygın olduğu için Hz. Hafsa “Resullullah ayılıncaya kadar Ömer'e söyleyiniz de, namazı, kıldırsın!” demiştir.
Müezzin döndüğünde Hz. Ebubekir'i göremeyince Hz. Ömer'e “Kalk ey Ömer! İnsanlara namazı, kıldır!” demiştir.
Hz. Ömer cemaata namazı kıldırmağa durmuş, Peygamberimiz ayılıp ta namaz tekbirlerini işitince kim bu diye sormuş? “Ömer'in sesi değil mi diye sormuş, hanımları “Evet! Ya Resullullah! Ömer b. Hattab'dır” deyip olanları anlatmışlardır.
Peygamberimiz “Muhakkak ki, sizler de, Yusuf Aleyhisselamın Sahibeleri takımından kadınlar gibisinizdir!
Ebubekir, nerede?
İşin, böyle olmasına, ne Allâh, ne de Müslümanlar razı olur!
İşin, böyle olmasına, ne Allâh, ne de Müslümanlar razı olur!
Hayır! Hayır! Hayır!
İbn-i Ebi Kuhafe, nerede?
İbn-i Ebi Kuhafe, nerede?
İnsanlara namazı, İbn-i Ebi Kuhafe, kıldıracaktır!
Ebubekir'e söyleyiniz. İnsanlara namazı kıldırsın!
Peygamberin Vekil bırakmadığına, insanlar itaat eder mi hiç?” buyurmuştur.
Hz. Hafsa “Ya Resullullah! Hasta olunca, Mihraba, ne için Ebubekir'i geçirdin” diye sormuş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Onu mihraba, ben, geçirmiş değilim. Fakat Allâh, geçirmiştir!” buyurmuştur.
Hz. Ömer haberi getiren müezzine (Abdullah b. Zem'a) “Allâh, senin iyiliğini versin! Sen, bana ne diye böyle yaptın? Keşke insanlara bu namazı kıldırmamış olsaydım!” demiştir.
Hz. Ebubekir imam olup cemaata namaz kıldırmağa başlamıştır.
***
Hz. Ebubekir insanlara öğle namazı kıldırdığı sırada, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vücudunda bir hafiflik hissetmiş, Hz. Abbas ile Hz. Ali'ye dayanarak yavaş yavaş Mescide çıkmış, Hz. Ebubekir, Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) geldiğini anlayınca geriye çekilmek istemiş, Peygamberimiz(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Yerinde dur!” diye işaret ve kendisinin Hz. Ebubekir'in yanına oturtulmasını emir buyurmuştur. Peygamberimizi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) , Hz. Ebubekir'in sol yanına götürüp oturtmuşlardır. Hz. Ebubekir namazı kıldırmıştır.
***
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir sabah namazında da ikinci rekatta gelip Hz. Ebubekir'in sağ yanına oturup Hz. Ebubekir'e uymuş, kalan rekatı da tek başına tamamlamıştır. Namazdan sonra:
“Ümmetinden birisi, kendisine, imamlık etmedikçe Ahiret alemine alınmış bir Peygamber yoktur!” buyurmuştur.
***
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), pazartesi günü sabah namazında Hz. Aişe'nin kapısının perdesini açıp Hz. Ebubekir'in arkasında saf olmuş olan Mesciddeki cemaata bakmış ve gülümsemiştir. Hz. Ebubekir Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) cemaata namaz kıldırmak istediğiniz sanarak gerilemiş, cemaat Peygamberimizi görünce sevinmiş, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) oldukları yerde durmalarını, namazı tamamlamalarını işaret etmiştir.
Bu cemaatin, Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yüzünü son görüşüdür.
***
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Rebiül'evvel ayının onikinci pazartesi günü hastalığın baygınlığından kurtulmuştur.
O gün ordu komutanı Üsame b. Zeyd Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yanına gelmiş Peygamberimiz(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) , ona “Allâh'ın bereketi üzere kuşlık vakti yola çıkınız!” buyurmuştur. Üsame b. Zeyd vedalaşarak karargaha dönmüştür.
Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) iyi durumu hanımları arasında da sevinç meydana getirmiştir.
Hz. Ebubekir içeri girmiş Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) iyi durumu için Allâh'a hamd etmiş ve Sünh'teki ailesinin yanına gitmek için izin istemiş Peygamberimiz(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Olur” buyurmuştur. Bunu üzerine Sünh'teki ailesinin yanına gitmiştir.
***
Daha önce de yazmıştım. Tekrar da mahsur yok, fayda var. Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vefat ettiği gün Hz. Aişe'nin yanında buluna altı yedi dinarı fakirlere dağıtmasını emretmiş, Hz. Aişe Peygamberimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hastalığı ile meşgul olduğundan onları dağıtamamış, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hz. Aişe'ye “Altı, yedi dinarı ne yaptın? Dağıttın mı? ” diye sormuş, dağıtmadığını öğrenince onları getirtip
“Allâh'ın Peygamberi Muhammed, bunları fakirlere dağıtmadığı, yanında bulundurduğu halde, Rabb'ine kavuşacağını sanır değildir” buyurmuş, hepsini Ensar fakirlerinden beş ev halkına bölüştürmüş ve
“İşte, şimdi rahatladım!” buyurmuş ve uyumuştur.
***
Peygamberimizin yakında vefat edeceğini anlayan Hz. Abbas (Peygamberimizin amcası), Hz. Ali'den hilafet işini Peygamberimizden sormasını istemiş, Hz. Ali bunu kabul etmemiştir.
***
Peygamberimiz, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve “Lâ ilâhe illâllâh! Ölümün de, akılları başlarından gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra elini kaldırdı. Gözlerini evin tavanına dikti. “Ey Allâh'ım! Refik-ı âlâ!” diye diye mübarek ruhu alınıp eli yanına, yanındaki suyun içine düştü!
Allâhümme Salli alâ Nebiyyinâ ve Seyyîdîna Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî vesellim.
Peygamberimizin üzerine bir örtü örttüler. Çevresine oturup ağlaşmağa başladılar.
***
Müslümanlar Peygamberimizin vefat ettiğini işitince Hz. Aişe'nin evinde toplandılar. Kimisin Peygamberimiz hakkında “Vefat etti!” derken kimisi de “Vefat etmedi!” diyerek anlaşmazlığa düştüler.
Müslümanlar Mescidde ağlaşmaya başladılar.
Münafıklar “Eğer, Muhammed, Peygamber olsaydı, ölmezdi” diyorlardı.
Hz. Ömer “Hiç kimseden (Muhammed aleyhisselam öldü!) dediğini işitmeyeyim! Yoksa kılıcı onun boynuna vururum” deyince münafıklar, böyle söylemekten geri durdular. Hz. Ömer “Vallahi, Resulullah Aleyhisselam vefat etmemiştir!” diyordu.
Hz. Abbas kalkıp “Ey insanlar! Resullullah aleyhisselamın vefat etmeyeceği hakkında, sizden her hangi birinizde bize söylenecek bir ahdi, sözü varmıdır?” diye sordu.
“Yok!” dediler.
Hz. Abbas “Ey Ömer! Bu hususta senden de, bir şey varmıdır?” diye sordu.
Hz. Ömer “Yok!” dedi.
Bunun üzerine Hz. Abbas:
“Şahid olunuz ki: yalancıdan başka hiç kimse, Peygamber Aleyhisselamın vefat etmeyeceği hakkında kendisine söylediği bir sözü bulunduğuna, vefatından sonra şahadet edemeyecektir.! Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allâh'a yemin ederim ki: Resulullah Aleyhisselam ölümü tadmış bulunmaktadır.Bunu aranızda bulunduğu zaman Allâh, Ona (Sen de, muhakkak, öleceksin, onlar da öleceklerdir. Sonra, hiç şüphesiz, hepiniz Rabbınızın huzurunda muhakemeye duruşacaksınız. -Zümer Suresi 30-31)dedi.
buyurup haber vermiştir.Ey Kavm! Biliniz ki: Resulullah Aleyhisselam, vefat etmiştir.
Sizin her biriniz, bir kez ölürken, O, iki kerre mi, ölsün?!Vallahi O, doğru ve apaçık bir yol, kesin deliller bırakmadıkça, helalı helal haramı haram kılmadıkça, evlenme, boşanma, savaş ve barış hükümlerini bildirmedikçe, vefat etmemiştir. Ey Kavm!Sahibinizi (bekletmeden) gömünüz!
Çünkü Resullullah aleyhisselamın nâşı da herkesin nâşı gibi durdurulunca, bozulabilir.Sâhibimiz ile bizim aramızdan çekiliniz. Onu gömmemize engel olmayınız.Eğer İnn-i Hattab'ın dediği, sizin dediğiniz, doğru çıkarsa, Allâh Onun kabrinin üzerindeki toprağını giderip Kendisini yanımıza çıkarmaktan aciz değildir! Resulullah Aleyhisselam vefat etmiştir.
Çünkü, O da nihayet, bir beşerdir, insandır!”
Bunun üzerine, Peygamberimizin vefat ettiğine kanaat getirdiler ve Ehl-i Beyt'in, Peygamberimizi yıkamalarına ve kefenlemelerine engel olmaktan vazgeçtiler.
***
Peygamberimizin vefatı gününde Hz. Ebubekir, Medine'nin doğusundaki Sünh'de Ensar bahçelerinden birinde bulunan hanımı Hârice'nin kızının yanında idi. Halkın birşeyler konuştuğunu görünce haber getirmesi için bir uşak gönderdi. Uşak döndüğü zaman “Onlardan işittim ki: Muhammed vefat etti diyorlar” der demez Hz. Ebubekir beyninden vurulmuşa döndü.
Sâlim b. Ubeyd de, Sünh'a gidip Peygamberimizin vefat ettiğini, Ona haber verdi.
Hz. Ebubekir hemen atına binip Medine'ye geldi. Mescide girdi. O sırada Hz. Ömer halka hitap ediyordu. Hz. Ebubekir orada durmayıp Hz. Aişe'nin evine vardı. Peygamberimizin yanına girmek için izin istedi.
“Bu günden sonra, Resullullah Aleyhisselamın yanına girmeğe izin yok!” dediler.
Hz. Ebubekir “Doğru söyleyiniz!” dedi. İçeri girdi.
Peygamberimizin üzerine çizgili bir kumaş örtülmüştü.
Hz. Ebubekir, Peygamberimizin yüzünü açıp baktı. Ağlayarak alnından öptü.
“Vallahi, Resullâh vefat etmiştir. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi racun -Bizler, Allâh'ın kullarıyız ve bizler O'na dönücüleriz!”
Babam, anam, Sana feda olsun!
Varlığım, Kudret elinde bulunan Allâh'a yemin ederim ki: Allâh, Sana hiç bir zaman iki kerre ölüm acısı tattırmayacak vallahi, Allâh, Senin üzerinde iki ölümü birleştirmeyecektir.
Sen bir kerre ölmüş ve mukadder olan ölüm gecidini geçirmiş bulunuyorsun.
Bundan sonra, Senin için, bir daha ölmek yoktur!
Vâh benim Peygamberim!”
dedi. Eğilip Peygamberimizin yüzünü öptü.
Başını kaldırdıktan sonra “Vâh benim Dostum!” dedi, alnından öptü.
“Vah benim Seçkin'im dedi!” Tekrar alnından öptü.
“Sen sağ iken de güzeldin, ölü iken de güzelsin! Senin sağlığında ölülüğün de ne güzeldir!”
diyerek yüzünün örtüsünü örttükten sonra dışarı çıktı.
Hz. Ebubekir, Peygamberimizin yanından ayrılınca Mesciddeki halkın yanına varmıştı. Hz. Ömer hâlâ Peygamberimizin vefat etmediği hakkındaki konuşmayı sürdürüyordu. Hz. Ebubekir, ona “Otur artık ey Ömer!” dedi.
Hz. Ömer oturmağa yanaşmadı. Hz. Ebubekir, iki üç kerre “Otur ey Ömer!” diyerek sözünü tekrarladı. Cemaata da “Oturunuz ve susunuz!” diyerek seslendi.
Allâh'a hamd-ü senâda bulunup şahâdet getirmeğe başlayınca cemaat Hz. Ebubekir'e yöneldi.
Hz. Ömer'de oturdu.
Hz. Ebubekir cemaata Peygamberin öldüğünü, Yüce Allâh'ın Peygamberimize daha halkın arasında iken ölüm haberini verdiğinin, Yüce Allâh'tan başka hiç kimsenin sağ kalmayacağını, her canın ölümü tadıcı olduğunu buyurmuş ve
“Ey insanlar! Dikkat ediniz! Sizlerden, kim Muhammed'e tapıyor ise bilsin ki: Muhammed, ölmüştür! Sizlerden, kim de, Allâh'a ibadet ediyor ise, hiç şüphesiz, Allâh Hayydır, ölümsüzdür.!”
diyerek Kur'an-ı Kerim'den ölümle ilgili ayetler okumuştur.
Hz. Ebubekir bu ayetleri okuğu zaman, cemaat, Peygamberimizin vefat ettiğine artık iyice kanaat getirmiştir.
Hz. Ebubekir'in konuşmasını dinleyen halk kendilerini tutamayarak Peygamberimize ağlaştılar.
Devam edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder